6 Ağustos 2015 Perşembe

PROF CİHAT GÖKTEPE'NİN SON KİTABI

'Fişlenen Cumhuriyet' hareme kimin nasıl girdiğini gösteriyor

 Fişlemeler neredeyse tarih kadar eski. Prof. Dr. Cihat Göktepe İngiliz istihbaratının tuttuğu gizli kayıtları, “Fişlenen Cumhuriyet” kitabında bir araya getirdi. Kitap bugüne de ışık tutacak nitelikte.



 3 MART 2015, ANTALYA,  İDRİS GÜRSOY, AKSİYON

 Çalışkan ve etkileyici ama çoğu zaman aceleci, kışkırtıcı bir konuşmacı. Bay Menderes, Bay Bayar’ın güvenini kazanmanın keyfini sürer. Diğer taraftan takipçileri arasında sorumsuz ve hırslı olanları kontrol etmekte zorlanmaktadır.”
İngilizlerin gizli belgelerinde Başbakan Adnan Menderes bu şekilde fişlenmiş. Sadece Menderes değil. Sultan Vahdeddin’den Mustafa Kemal Atatürk’e, İsmet İnönü’den Şükrü Saraçoğlu’na kadar birçok ünlü siyaset adamının kişiliği, karakteristik ve fiziksel özellikleri, geçmişi, başarıları, özel hayatları, zaafları, İngiltere hakkındaki düşünceleri ve fişleyenlerin şahsi yorumları not edilmiş. İsmet İnönü için “Başbakan olmasından sonra Ağustos 1925’te Latife Hanım’dan boşanmasına karşı çıkması sebebiyle Gazi ile ilişkilerinin gerildiği söylendi. Bu söylenti asılsız çıktı ve mevkisi eskiden olduğu gibi güçlü kaldı. Lozan’da, kendisinin inatçı ama yetenekli bir delege olduğunu gösterdi. Kibar ve kızgınlığını hiç göstermez. Ama yenilgiden hoşnut olmaz.” deniyor.
İngiliz istihbaratının tuttuğu gizli kayıtları “Fişlenen Cumhuriyet” kitabında bir araya getiren Prof. Dr. Cihat Göktepe, arşivlerde Süleyman Demirel ve Bülent Ecevit ile ilgili notların da bulunduğunu belirtiyor. “Fişlenen Cumhuriyet”, “Haremime girdiler” diye feryat eden Recep Tayyip Erdoğan’ın haklı olduğunun da bir kanıtı. “Türkiye’yi dinledik” itirafı ile birlikte yüzlerce kişinin ‘özel hayatına’ ilişkin bilgilerinin de yer aldığı bu kayıtlar, adrese de işaret ediyor. Göktepe, kimlerin nasıl ve neden fişlendiğini anlattı.
-Fişlenen Cumhuriyet kitabında 1930-50 arasında İngiliz istihbaratının Türkiye’de yaptığı fişlemeler konu ediliyor. İngilizler fişlemeleri nasıl yapıyor? Teknik olarak ayrıntı verebilir misiniz? Kimler kullanılıyor? Açık ve gizli istihbarat kaynakları neler?
Bizim ulaştığımız belgeler dışişleri belgeleridir. Bunlar usul olarak Ankara’daki İngiliz Büyükelçiliği marifetiyle Londra’daki dışişleri merkezine gönderiliyor, orada ilgili departman bunları değerlendiriyor. İhtiyaç hâlinde daha üst birimlere gönderiliyor. Orada, politika yapım sürecinde, bu verilerden istifade ediliyor. Bilgilerin toplanma sürecine bakılacak olursa, elçilik marifetiyle gittiğine göre buradaki elçilik mensuplarının çeşitli şekillerde, gerek açık istihbarat, gerekse diğer formatlarla bilgi topladığı anlaşılıyor. Bu bilgiler de büyük ölçüde etüt edildikten sonra merkeze gönderiliyor. Çünkü burada güvenilirlik esastır. Zira merkez bu veriler üzerinden işlem yapacağına göre, burada da bilgiler büyük ölçüde test edilmiş anlamı çıkıyor.
- Türk kamuoyunun bile yakından tanımadığı bazı asker, sivil, bürokrat, işadamı, gazeteci, yazar ve sanatçıların lügatleri İngiliz arşivlerinden çıkıyor. Yüzlerce isim nasıl seçiliyor? Daha çok kimler üzerine yoğunlaşıyorlar? Neleri araştırıyorlar?
‘Üst düzey kişiler’ diye bir kavram var. Cemiyetin her tarafından kişiler; devlet yöneticisi, bürokrat, askerî bürokrat, sanatkâr, sanat erbabı, işadamı, akademisyen, gazeteci gibi toplumun önde görülen kişileri seçiliyor. Tabii burada yaptıkları işin ehemmiyeti ve ülke yönetimindeki etkileri esas alınmıştır. Bu sadece İngilizler tarafından değil, dünya çapında süper güç ya da büyük güç olan ülkelerin hemen hemen çoğu tarafından yapılan, aslında olağan bir icraat.
-İçki içmeleri, briç oynamaları gibi özel hayatlara ilişkin notların yer alması, kişilerin mahremiyetlerine bile girildiğini mi gösteriyor? Buradaki amaç nedir?
Buradaki amaç, anladığım kadarıyla kişilerin her türlü özelliği not edilerek ihtiyaç hâlinde bu özelliklerinden istifade edilmesi, fazlalıkları varsa onların kullanılması, eksiklikleri varsa onların da ihtiyaç hâlinde değerlendirilmesine yöneliktir. Zira diplomaside, insanların artı tarafları da eksi tarafları da bilindiği zaman, işlemler, muameleler ona göre yapılıyor. Mesela, Churchill’in diplomaside soğukkanlılığı herkesi etkiliyor. Soğukkanlılığını yitirdiğini ya da gerildiğini purosunu daha sık çekmesinden anlayabiliyorlar. Dolayısıyla diplomaside bu tip manevralar, özellikle müzakere sürecinde önemlidir. Bunlar da dikkate alınıyor.
-Londra’ya rapor edilen fişlemeler dış politikada nasıl kullanılıyor? Ortadoğu’da, Türkiye’deki toplumsal, siyasi gelişmelerde Londra’nın etkisi ne kadar?
Bu bilgiler direkt kullanılabiliyor ihtiyaca göre. Mesela, 1960 Darbesi’nden sonra Selim Sarper dışişleri bakanı olarak atandığı zaman, dönemin müsteşarıyla geçmişte diplomat olarak NATO toplantılarında bir arada bulunmuşlar. Aralarında bir tanışıklık, bir diyalog var. Mesela, ilk diyalog, selamlaşma ve yazışmalar onun üzerinden yapılıyor. Bu tür etkileşimler, diyaloglar, özel ilişkiler de diplomaside kullanılabilen hususlardır. Ortadoğu ve Türkiye’deki toplumsal-siyasal gelişmelerle ilgili Londra doğrudan bilgi edinme çabasında. Zira 1956 Süveyş Krizi’ne kadar İngiltere’nin Ortadoğu’daki etkinliği belirleyicidir. İngiltere birincil aktördür. Dolayısıyla İngiltere’nin bu bölgeyle olan ilişkileri fevkalade sıkıdır, yakındır. Her ne kadar sonraki süreçte birincil aktör Amerika gibi gözükse de İngiltere bu bölgedeki etkinliğini hiçbir zaman minimize etmemiştir. Bölgenin stratejik önemi devam etmektedir. Petrol kaynakları, toplumsal olaylar İngiltere’nin sıkı takibi altındadır. Ancak İngiltere’nin Amerika’ya göre bu ülkelerle olan ilişkilerinde metot farkı vardır. Ciddi bir de bilgi birikimi vardır. Ta 19. yüzyıldan itibaren bu bölgeyle ilgili gerek toplumsal gerek ekonomik gerekse dinî konularla ilgili çok ciddi bilgi birikimleri ya da devlet hafızası mevcuttur.
-Bayar’dan Menderes ve İnönü’ye kadar birçok siyasiyle ilgili fişlemeler, İngilizlerin siyaset adamlarını yakın takibe aldığını gösteriyor. Demirel, Ecevit, Özal, Gül ve Erdoğan’a ilişkin notlar da bulunuyor mu?
Bu bahsettiğiniz kişilerin tamamı üst düzey devlet yöneticileri. Dolayısıyla bunlarla ilgili bilgilerin olması gayet tabiidir.
-“Washington’un beyni Londra’dır” diyorsunuz. Bunu izah edebilir misiniz? Ortadoğu’da İsrail ve Amerika hep ön planda oysa.
İngiliz diplomasisi çok derin bir diplomasidir. Yumuşak gücü çok çok önemser. Ve dünyada hâlâ İngiliz diplomasisinin usulleri, şekilleri, etkisi belirleyicidir. “Washington’un beyni Londra’dır” ifadesiyle bunu söylemek istedik. Özellikle Ortadoğu üzerinden baktığımızda 1960’lara kadar İngiltere’nin bölgedeki etkinliği çok belirgin. Her ne kadar sonradan Amerika ve İsrail ön planda gözükse de İngiliz diplomasisinin etkisini göz ardı etmemek gerekir. İsrail’in kurulmasıyla birlikte Ortadoğu’da yeni bir faktör, yeni bir aktör ortaya çıktı. Oradaki İsrail-Amerika yakınlaşması çok daha somut ve sıkı. Meseleye buradan bakmak lazım. Ama İngiliz diplomasisinin ya da o İncil gücünün Ortadoğu’dan tamamen uzaklaştığını söylemek sağlıklı olmaz.
-Almanya ve Amerika’nın Türkiye’yi dinlediği ortaya çıktı. İngilizlerin de Ankara’yı dinlediğini düşünüyor musunuz?
İngiltere, Birleşmiş Milletler’in beş daimî üyesinden biri. Ortadoğu’yla ilgili genel politikalarda söz sahibi bir ülke. Dolayısıyla İngilizlerin dinlemesi de gayet tabiidir. Kıbrıs’taki İngiliz üsleri, aynı zamanda çok ciddi dinleme istasyonlarıdır.
-Olağanüstü dönemlerde İngilizler nasıl bir yol izliyor?
Öncelikle doğru bilgiye ulaşmayı çok önemsiyorlar ve o doğru bilgiyi de sıcağı sıcağına merkezle paylaşıyorlar. Yani Ankara’daki bilgiler Londra’ya hızlı bir şekilde akıyor, aktarılıyor. Tabii buradaki büyükelçilerin ya da ilgili kişilerin görüş ve analizleriyle birlikte... Olağanüstü dönemlerde İngilizler, mümkün olduğu kadar, önce bir serinkanlılıkla olayı gözlüyorlar ve yönetimin nereye gideceğine bakıyorlar. Dolayısıyla yönetim kendi aleyhlerine işlemeyecekse, ondan sonra normal bir süreçmiş gibi mevcut yönetimi tanıyorlar. Mesela, 27 Mayıs Darbesi’nden yaklaşık 3-4 gün sonra darbecileri tanımışlardı. Ben o dönemde Ankara’da bulunmuş İngiliz büyükelçisiyle 1998’de mülakat yaparken ‘Neden hemen tanıdınız darbecileri?’ diye sordum. Cevap; “Darbe sadece Türkiye’de olmuyor. Darbecilerin ilk beyanatını gördük. Batı’ya yakın olacaklarını, eski anlaşmalara sadık kalacaklarını ifade ettiler. Bizim açımızdan da asıl mesele budur. Biz de fiilî durumu resmileştirdik ve tanıdık.”
-Kitapta yer vermediğiniz ancak önemli gördüğünüz hususlar var mı? Niye bu kitabı yazdınız?
Bu kitabın maksadı, mevcut dışişleri verilerini Türk okuyucuyla buluşturmak, diplomasi sürecinde bilginin önemini vurgulamak. Doğru bilginin nasıl temin edildiğini, nasıl aktarıldığını vurgulamak istedik. Büyük devletlerin mutlaka doğru bilgiden yola çıktığını, siyasi hamle ve icraatları doğru bilgi üzerinden yaptıklarını gözlemledik. Onun için bütün büyük devletler, bu tip verileri temin ediyorlar, edecekler. Geçmişte bu, dışişleri marifetiyle yapılıyordu; ancak bugün belki daha farklı formatlarla, dijital dünyadaki gelişmelerden ötürü farklı uygulamalar yoluyla yapılıyor, yapılacak. Buna karşı yapılacak şey, dinlettirmemek şeklinde olmalıdır. Güçlü ülkeler bu tip icraatları yapıyorlar. Hem de resmî kanalları marifetiyle. Bir de bu tip veriler tarihçiler açısından otantik kaynak olarak değerlendirilebilir. Dolayısıyla hem genel okuyucuya bir katkısı olsun hem de tarih araştırmacıları, özellikle biyografi yazarları tarafından da istifade edilsin diye düşündük. Mesela, bizim pek dikkat etmediğimiz ama burada analiz kısmında gördüğümüz bazı hususlar, devlet adamlarının vasıflarını da yansıtıyor.
-Nasıl?
Mesela, Menderes için çok çalışkan, gayretli ama aceleci bir karakteri olduğu, etrafındaki çıkış yapan arkadaşlarını bastırmakta zorlandığı söyleniyor. Fevzi Çakmak Paşa’nın Panislamist olduğu kadar Panturanist olduğu, Fatin Rüştü Zorlu’nun çok ciddi bir müzakereci olduğu, Hasan Polatkan’ın çok genç yaşına rağmen çok iyi bir bürokrat olduğu ve finans işlerinde de çok başarılı olduğu yazılıp çizilenler arasında. Bir de bu kişilerin etnik kökenleri özellikle vurgulanmaya çalışılmış. Dönme bir aileden geldiğine dair, Kürt kökenli olduğuna dair, böyle örnekleri de gözlemlemeye çalıştık. Dolayısıyla ince ayrıntıların olduğu çok net gözüküyor. Bir de kişiler arası ilişkilere yer verilmiş. Kemal Paşa’yla ilişkisi çok iyi, dirayetli bir adam, müzakereci bir adam ya da İngilizlere yakın, İngilizlere karşıt, Almanlara yakın gibi çok enteresan veriler var. Dolayısıyla biz özellikle o son paragraflardaki değerlendirmelerin çok çok enteresan olduğunu gözlemledik. Bunu da okuyucuyla paylaşmak istedik.  
FİŞLENENLER VE FİŞLERİ
“Fişlenen Cumhuriyet”, kitabında İngilizler tarafından fişlenen bazı kişilerle ilgili bilgiler şöyle:

 MUSTAFA KEMAL ATATÜRK: “… Arnavut bir baba ve Türk bir anneden 1880’de dünyaya geldi. 1,75 boyunda, solgun bir cilde sahip. Sabit bir yüz ifadesi ile birlikte gri gözleri var. Güçlü, düzenli özelliklere sahip... Etkileyici, akıcı bir hitabeti ve biraz da kişisel cazibesi var…”

 ALİ FETHİ BEY (OKYAR): Moğolları andıran bir simaya sahip. Hoşsohbet biri. İyi Fransızca konuşur ve esas itibariyle ılımlı. Çekici bir eşi var.

 TEVFİK RÜŞTÜ ARAS: İstikrarsız fakat zeki… Büyükelçiliğimiz (İngiltere Büyükelçiliği) ile dostça ilişkilerini sürdürür.

 SAFFET ARIKAN: Muhtemelen bir ‘dön-me’dir. Son derece yetenekli ve birinci sınıf bir Milli Savunma Bakanı’dır. Hızlı kararlar verir ve onların ne getirip ne götüreceklerini bilir. Şimdilerde içmenin ölçüsünü kaçırdı ama halen Cumhurbaşkanı İnönü’nün güvenine ve dostluğuna sahiptir.

 FALİH RIFKI ATAY: Otel vurgunculuğu ve diğer vurgunculuklarla azımsanamayacak bir servet toplayan Atay, aradaki iki yılını İstanbul’da anılarını yazarak geçirdi. Tüm Türk gazetecileri içinde muhtemelen bizim en sürekli ve vefalı destekçimiz olmuştur. İyi Fransızca bilir.

 CİHAT BABAN: Soylu Kürt ailesi Şehrizorlu Babanların genç bir filizi. Cihat Bey Kürt kökleriyle gurur duyar… Cihat, sıkıcı bir kadınla evlidir ve mütevazı bir yaşam sürer. Britanya yanlısı ve Sovyet karşıtıdır. Kalbinde muhtemelen yabancılara karşı düşmanlık besleyenlerdendir… Oldukça güvenilmez biridir. İyi nüktedan.

 OSMAN BÖLÜKBAŞI: Fazlasıyla coşkun ve heyecanlı ama etkili bir konuşmacıdır. Yabancı dil bilmiyor.

 ABDURRAHMAN NAFİZ GÜRMAN: Makedonya kökenlidir ve Makedonya üzerine uzman sayılır. Tamamıyla acımasız bir biçimde davrandığı bildirilen istihbarat işi dışında, büyük bir askerî ünü yoktur. Sessiz ve çekingen bir tavra ve akıllı bir görünüme sahiptir. Fakat söylendiğine göre geçen yıllarla beraber tembelleşmiştir.

 NAZIM HİKMET: Türk Marksistlerin önde gelenlerinden. Bağımsız (Troçkist) eğilimleri olduğu söylenir… General Fuat Cebesoy’un anne tarafından yeğenidir, dolayısıyla Alman ve Polonyalı kanına sahiptir.

 SADİ IRMAK: Nietzsche’nin ‘Böyle Buyurdu Zerdüşt’ kitabını Türkçeye çevirdi ve önsözünde ‘üst insan’ öğretisini açıkça savundu… Almanca ve Fransızca bilir ve Alman yanlısıdır.

 KÂZIM KARABEKİR: Doğuştan gelen çabuk ve parlak bir zihne sahiptir. Meslek edindiği her dalın ustasıdır, görevlerini yerine getirmekte çok gayretlidir. Dürüsttür, ulusalcı başarının önemli kısmı onun Doğu Ordusu’nu idare etmekteki başarısına bağlıdır. Modası geçmiş biri hâline gelmiştir

 ŞÜKRÜ KAYA: Kaba ama dinamik bir kişiliktir. Bu kesinlikle onun kafasız olduğu biçiminde anlaşılmamalıdır. Sıkı içicidir ve Atatürk’ün çok yakın bir arkadaşıydı… Ancak gözden düşmüş görünür ve yeniden sahne alması olası değildir.

 REFİK KORALTAN: Evli, dört çocuk sahibi. Çok az Fransızca biliyor. Çok cana yakın birisidir.

 MEHMET FUAT KÖPRÜLÜ: Frenlenemez bir konuşmacı ama yetenekli. Büyükelçilikle dostane ilişkilerini sürdürmüştür. Biraz Almanca konuşabilen kilolu bir eşi var. Kendisi akıcı Fransızcaya sahip.

 NADİR NADİ: Almanya ve Avusturya’da okudu ve Alman kültürünün derin bir hayranıdır. Önceden Nazilerin ılımlı bir destekçisiydi. Şimdi ise İngiliz-Türk ortaklığını destekliyor… Gazetenin yönetimini küçük kardeşi Doğan’a –çok içer ve kötü ün sahibidir; ama rekabetçi bir gazeteci- bırakır.

 KÂZIM ORBAY: Kitabî bir konuşma tarzına sahiptir. Ancak hoş, mantıklı ve karşısındakinin bakış açısını çoğu Türk askerinden daha iyi kavramakta oldukça yeteneklidir. Merhum Enver Paşa’nın kız kardeşlerinden biriyle evlidir. Rus aleyhtarıdır. Erken yaşlarında kuşkusuz Alman yanlısıydı ancak 1939-45 savaşı boyunca gelecekteki Türk dış politikasının kilometre taşı olarak gördüğü İngiliz Türk işbirliğinin yürekten destekçisiydi.

 GENERAL KÂZIM ÖZALP: Azimli ve sağduyulu biri olarak bilinir. Öte yandan güçlü bir karakter olarak öne çıkmamıştır. Sağlığı pek iyi değildir. Son savaş sırasında arkadaşça ve yardımsever davrandı. Britanya’yla ilişkilerin sıkılaşması için çalışır. İnönü ve Bayar ile iyi ilişkiler içindedir. Zenginliğini elde etmek için makamını kullandığı söylenir.

 RECEP PEKER: Peker cumhurbaşkanıyla baş edemez. Uzak ihtimal onun cumhurbaşkanı tarafından açıkça görevden alınma riskine karşın cumhurbaşkanının ısrarla karşısında durması hayalcilik olur gibi gözüküyor.

 HASAN POLATKAN: Hoş, genç bir bekârdır ve biraz Fransızca bilir.

 HASAN SAKA: Laz kökenlidir… Kaynakların yazdığına göre oldukça hileci, iş bilir ve açıkgözdür. Kurnazlığı başarılı kariyerinde işine çok yaradı ama aslında çok da akıllı değil ve bir başbakan olarak başarısızdı. Nazik ve espri anlayışına sahip ama bayağı tavırları var.

 ŞÜKRÜ SARAÇOĞLU: İletişime hep açıktır ve bize karşı iyi niyetli olmuştur. Rusya’ya ödün verilmesinin her zaman karşısındadır. Artık kendini yalnız hissetmeye başladığı Atatürk kanadının doğrudan laiklik anlayışına da destek vermektedir. Dışarıdaki politik çevrelerde hayli sevilir olmuştur. Eşi yalnızca Türkçe bilir ve mümkün olduğunca az dışarı çıkar.

 ZEKERİYA SERTEL: Pomak (Bulgar Müslümanı) kökenli olduğu söylenir… Ilımlı görüşlere sahip bir adamdır ve Anglo-Sakson tezini destekledi. Buna karşın ateşli bir Marksist olan eşinin etkisinde çok kalmaktadır ve çift 1945 yılı boyunca Türkiye’de Sovyet görüşlerinin satıcısı olarak bilinir oldular.

 SEDAT SİMAVİ: Bize karşı tam anlamıyla yardımsever ve iyi niyetlidir. Ancak kendisine kralla bir röportaj sağlamakta başarısız olduğundan dolayı majestelerinin büyükelçisini henüz tam olarak affetmemiş. Değişken ve çok meraklı bir kişiliktir. Fransızlardan hoşlanmaz ve gazetesinde sert ve ses getirici politikaları savunur. Saldırgan bir milliyetçidir. Evlidir ve Fransızca bilir.

Hiç yorum yok: