7 Aralık 2011 Çarşamba

Oğlumun canlı bomba olmasından korkuyorum



İDRİS GÜRSOY

AKSİYON DERGİSİ, Sayı: 886 / Tarih : 28-11-2011

Oğlunu elinden almaya çalışan yasa dışı örgütle kavga eden İzmirli baba, aileleri ve medyayı uyarıyor: “Çocuklarınızın okuluna gidin, arkadaşlarını kontrol edin. Yasa dışı örgütlerin silah ve şiddeti savunan yüzleri var, görmezden gelmeyin.”

İzmir’de yazdan kalma bir gün. Buca’daki bir meydanda pankartlar, kızıl bayraklar açılmış. Lise çağlarında birkaç çocuk eylemde! “Füze kalkanına hayır”, “Parasız eğitim istiyoruz” yazılarının altında ‘Halk Cephesi Liseli Dev Genç’ imzası dikkat çekiyor.


Oğlunu yasa dışı DHKP-C’nin gençlik örgütlenmesi Dev-Lis’in elinden kurtarmak için feryat ederken Türkiye’nin gündemine gelen baba İsmail E.’nin gözü onlarda. Konuşurken bir yandan göstericileri izliyor. Bazen sesi yükseliyor, bazen titriyor. Gözleri doluyor zaman zaman. Lisede okuyan oğlu B.’yi bu örgüte kaptırmış. 6 aydır onun peşinde. Eğer kurtaramazsa kötü akıbeti görüyor. “Canlı bomba olacak, eski bakanlardan Hikmet Sami Türk’ü öldürmek isteyen ya da İstanbul’da yolcuları rehin alıp gemi kaçıran terörist gibi karşımıza çıkabilir.” diyor.

İsmail E. emekli bir işçi. Erzincanlı, 1989’da İzmir’e göç etmiş, Alevi vatandaşlarımızdan. Hayattaki bütün amacı ailesini iyi geçindirmek, iki çocuğuna daha iyi bir gelecek hazırlayabilmek. Sol örgüt, bir kâbus gibi çökmüş işçi emeklisi ailenin üstüne. Geceleri gözüne uyku girmiyor. Şeker hastası. Eşi perişan. Kendi lise yıllarını anlatıyor. 1980 öncesi Erzincan’da okula giderken sol örgütlerin içindeymiş. Kurtuluşçularla birlikte bildiriler dağıtmış. Ona gazete sattıranlar zengin olmuş, bazıları soluğu yurtdışında almış. Arkadaşlarının çoğu hapishanelerde çürümüş. Kullanıldıklarını geç de olsa anlamış. Oğlunun bu yüzden okumasını istiyor. Oğlunu elinden almaya çalışanların çoğu eylemini takip eden ve onlarla kavgaya tutuşan baba, “Davalarında haklı olduklarına ikna etsinler, bayraklarını en önde ben taşıyayım. Çocukları onlara hoş gelecek yöntemlerle kandırıyor, beyinlerini yıkıyorlar. Maşa bunlar. Ağa babaları arka planda.” diyor. Baba İsmail E.’nin hikâyesinde, yasa dışı örgütlerin gençleri nasıl kazandıkları, kullandıkları ve beyinlerini nasıl yıkadıklarının ayrıntıları var.

-Oğlunuza örgüt nasıl yaklaşıyor?

Oğlum, Grup Yorum’un konserine gidip iki kişi ile tanışıyor, arkadaş oluyor. Biz yemeğe aldık o çocukları, baktık düzgün görünüyorlar. “Okul arkadaşım bunlar.” dedi. Marmaris’te yazlıkları varmış. “Anne, baba, siz de gelin, aileleri ile tanışalım, tatil yapalım.” diye güvence verdi. İzin vermedim buna. Annesinin onayı ile valizini hazırlamış. Ne diyeyim, istemeyerek de olsa gitti. Ama içimde tedirginlik var. Her gün arıyorum, gece saat 11’den sonra kısa görüşmeler yapabiliyoruz. Zaman zaman bir kız çıkıyor telefona. Örgütün İzmir sorumlusu olduğunu sonradan öğrendim. Bir Ayşe oluyor, bir Fatma oluyor, bir Zeynep oluyor kız. “Yürüyüşe çıktı, terasta, burada değil...” diye görüştürmedi. Annesinin ağlamalarına dayanamadığı için bazen görüşebildik. Kandıra’da 22 gün kaldı.

-Örgüte katıldığını ne zaman öğrendiniz?

Bir gün polis aradı. “Oğlunuz nerede?” dedi. “Arkadaşı ile Marmaris’te, tatilde.” dedik. “Emin misiniz?” Eminiz. Her gün de görüşüyoruz. “Yok, hayır, oğlunuz DHKP-C’nin bir kampında.” Böyle öğrendik. Şoke olduk. Emniyet geldi, bilgi verdi. Kandıra’ya gitmiş.

-Kandıra’dan sonra İzmir’e döndü mü?

İstanbul’a gidiyor. Okmeydanı’nda bunların federasyon binası varmış. 6 ay önce orada Grup Yorum’un bir sanatçısı gözaltına alınınca tartışmalar çıkmıştı. “Olur mu, burası yasal bir dernek, sabahın beşinde baskın yapılır mı?” diye haberlerini okumuştuk. Hatta ne yalan söyleyeyim, ben de o haber ve yorumları okuyunca tepki göstermiştim. “Neden bunlara operasyon yapılıyor?” diye. Sonra öğreniyoruz ki yasal dernek altında gençlere eğitim verilen bir yer burası. Çocuk orada da 12-13 gün kalıyor.

-Bu süre içinde ne yaptınız?

Bize tanıştırdığı, onu örgüte götüren C. isimli çocuğun annesini aradım. “Sizle beraber tatilde mi?” dedim. “Yok, biz ne B. diye birini tanıyoruz ne de Marmaris’te tatildeyiz. Biz Bergama’dayız.” dedi. Sonra C. isimli çocuk ailesini arayınca benim aradığımı söylüyorlar. C. bu görüşmeyi anlatınca oğlum bize telefonla Kandıra’da olduğunu söyledi.

-Kamplar sonrası nasıl bir değişiklik fark ettiniz?

Bize dedi ki “Siz polisle görüştünüz, işbirliği yaptınız.” Üzerine çok gitmedik. Ama öyle doldurmuşlar ki ‘Dernek yasal, polis ailelere baskı yapıyor’ diye. Kemeraltı’nda, benim haberim yok, “İsimlerimizi kullanarak polis bize baskı yapıyormuş” diye açıklama yapıyorlar. Polis olmasa çocuğumun o yollara girdiğini öğrenebilir miydim? O toplantıda karşılarında durdum, “Yalan söylüyorsunuz.” dedim.

-Kamp çocuğu değiştirmiş mi?

Kamp öncesi çocukla diyaloğumuz çok iyiydi. Güreşir, şakalaşırdık. Kamptan sonra ben ‘işbirlikçi’ oldum. Bana “Sen beni polislere sattın.” dedi. Bir baba için bunun ne olduğunu düşünebiliyor musun? O andan sonra diyalog koptu. Çocuğun beyni öyle yıkanmış ki babasını düşman olarak görüyor. Kemaraltı’ndaki derneklerine gittim. İki bayan vardı, elebaşları, “Sen polisin kucağına oturmuşsun, kendini sattın.” demişlerdi. Onların söylediğini çocuğum bana söyledi.

-Sizinle konuşuyor mu?
Annesi ile konuşuyor ama benimle kesinlikle diyaloğa girmiyor.
-Kafasında ne var? Örgütün amacı ne?
Devrim yapacağız fikri var. Kırsala çıkacak, silahlı mücadele vereceklermiş. Önderleri var, Dursun Karataş, ona ‘Dayı’ diyorlar. Bunlardan biri ile kahvede tartıştım. Emekli, 52 yaşlarında biri. O da “Dağa çıkacağız.” diyor. Silahlı mücadele vereceğiz derken herhâlde bir bildiği vardır. Kemeraltı’ndaki toplantıda 60 yaşında biri daha vardı. Bunlar nasıl devrim yapacaklar anlamıyorum! Derneklerinde genç olanlarla tartıştım. “Yolunuz yol değil. Eğer devrim yapmak istiyorsanız okuyun, bir yerlere gelin.” dedim. Biri hemşireymiş, “Burada mücadele veriyorum.” diyor. Sen hemşire isen git Hatay’ın dağ köylerinde insanlara yardım et, devrim böyle olur!
-Liselere kadar inmelerini neye bağlıyorsunuz?
Uzun süredir sesleri çıkmıyormuş, yeni bir yapılanmaya gitmişler. Yasal dernekler adı altında çocukları topluyorlar. Konak’taki derneklerinde toplantılar yapıyor, eğitim veriyorlar.
-Dernekler yasal mı? Araştırdınız mı?
6 aydır bunların içindeyim. 7-8 arkadaşı cezaevinde. Hepsi bombalama, bomba düzeneği bulundurma suçlarından içeride. Canlı bomba bunlar. Özdemir Sabancı’yı öldürdüler, Hikmet Sami Türk’e suikast girişiminde bulundular. Türk’e saldıran o kızı kahraman görüyorlar. 36 sene ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olmuş. Kemeraltı’nda bir başkası bomba koyarken yakalandı, 16 yıl almış. Gitmiş, destek vermişler. Örgüt liderlerinden biri cezaevinden oğluma mektup gönderiyor. 20 Ağustos tarihli, okudum. “Kandıra’daki eğitim kampınızı duydum. Arkadaşlar anlattılar, çok beğenmişler seni. Çok sevindim...” Bu gibi şeyler yazmış. Çocuğu motive etmek, aklını çelmek için. Profesyonel bunlar.
-Ailelere neler öneriyorsunuz?
Anne babalar benim gibi duyarlı olurlarsa, bunlar etkili olamazlar. Aileler olarak çocukların cebine harçlık koyuyoruz, okula gidiyor, akşam çıkıp geliyor. Bazen geç kalıyor, ‘arkadaştaydım’ gibi yalanlar söylüyorlar. Aileler çocuğun cebine para koyup oğlum okula gidiyor diye düşünmesinler, okula gidip durumunu görsünler, arkadaşlarını iyi tanısınlar.
-Bazı gazeteler bu eylemleri masum gösteriyor, gözaltı ve baskınları eleştiriyor.
Ben de Grup Yorum’un baskınını görüp üzülmüştüm. Yasal olabilir o dernekler ama saflarına çektikleri çocuklara nasıl bir eğitim veriyorlar? Baskını yapan emniyet güçlerini eleştiren gazeteler biliyorlar mı acaba? Gidip onu araştırsın, ondan sonra yazsınlar. Çocuklar nasıl canlı bomba hâline getiriliyor? Silahları ellerine kim veriyor? Çocukları kullananların arkasındakiler kim? Basın bunları neden sormuyor? Eski adalet bakanına suikast düzenleyen Didem Akman nereden buldu bombayı? O bomba patlasa salondaki katliamı düşünebiliyor musunuz? Bunlara bakmak lazım. Sonra neyi savunuyor bu örgütler? Parasız eğitim diye pankart açıyorlar. ‘Parasız lise’ pankartları var. Bunlara soruyorum: Parasız eğitim istiyorlarsa neden ellerinden sigara düşmüyor? Hangi lisede para alıyorlar? Ben bir çocuğumu okuttum, kitaplarını da devletten aldım. Füze kalkanına karşılar. Ülkelerini seviyorlarsa, neden Türk bayrağı yok da kızıl bayrak var? Bunların ağaları paşaları geziyor, olan çocuklara, gençlere oluyor.
-Polis nasıl yaklaşıyor eylemcilere?
Açlık grevi yapıyorlar. Esnaf da görüyor. Polis onlara yaklaşmıyor bile. Polise ‘işkenceci’ diyorlar. ‘Baskılar bizi yıldıramaz’ diye bağırıyorlar. Hangi baskı? Daha önce gazetelere bakıp ‘Acaba polis bunlara baskı mı yapıyor?’ diye düşünüyorduk. Polis, hakarete rağmen bunlara müdahale etmiyor. Bir haftadır ‘Katil polis’ diye bağırıyorlar. Baskı olsa siz bir hafta orada durup bu sloganları atabilir misiniz?
-Örgüte katılması okul hayatını etkiledi mi?
Okuldan arıyorlar, devamsızlığı çok. Okula devam etmeli. Eğer okulla ilişkisi kesilirse tamamen örgüte kalır. Dersleri iyiydi. ‘Çok zeki çocuk’ diyordu bütün öğretmenleri. Öğretmen olmak istiyordu. Ben de bir hâkim, savcı, avukat olsun, memlekete faydalı olsun istiyordum. Bir baba ne isteyebilir ki?
-Oğlunuzun akıbetinden endişe ediyor musunuz?
Çocuğun beynini yıkadılar. Sevdikleri ile hiç görüşmüyor. Telefonu eline almıyor. Akrabaları arıyor, mümkün değil cevap vermiyor. Tamamen örgütün telkinleri ile yürüyor. Canlı bomba olmasından korkuyorum. Ama onlara bırakmayacağım. Cesedimi çiğnemeden benim elimden çocuğumu alamazlar. Ölüm orucuna yatacağım.
-Örgütteki diğer çocukları da tanıdınız. Kim bunlar?
14-15 kişiler. Fazla değil. Pazar günü biraz kalabalıklaşıyorlar. Kemeraltı’nda iki toplantıları oldu, aynı kişiler. Bu grupta 60 yaşında olan da var. İki tane çocuk var; biri benim çocuğum. Yurtdışında akrabam var, onunla görüşüyorum. “Her ay biz bunlara haraç gibi para vermezsek camı çerçeveyi indiriyorlar.” diyor. Onlar gidiyor, PKK geliyor, her ay haraca bağlamışlar vatandaşlarımızı. Bunlar taşeron, hangisinin beş kuruş parası var da o derneğe para versin? Her gün yiyip içiyorlar? Nereden geliyor para? Bakıyorum çocuk iki-üç defa İstanbul’a gitmiş. Kiraları var, 11’lere kadar oturuyorlar, yiyecekler nereden geliyor? Öğrenci evi adı altında kiralık evlerde kalıyorlar. Oğlum da gidip zaman zaman kalıyor.
-Tehdit alıyor musunuz?
‘Bu işin sonu kötüye varır’ diye mesajlar geldi. Bunlardan korkum yok. Baş koydum bu işe. Benim oğlum yeter ki kurtulsun, 3-4 aydır uyuyamıyorum. Eve gelmediği günler sabahlara kadar korku içindeyiz. Kalp hastasıyım, hipertansiyonum var, şekerim var. Annesi perişan oldu.
-Diğer veliler yok ortada. Siz neden peşlerine düştünüz?
Özellikle geliyorum, benden rahatsız olur, çocuğumu bırakırlar diye. Oğlumla aynı yollardan geçtim. Lisedeydim, Stalin’in kitaplarını veriyorlardı; okuyor, geri veriyorduk. Dergi veriyorlar, kim daha çok satacak diye rekabete sokuyorlardı. Yürüyüşlere katılıyorduk. “Sen çok güzel bağırıyorsun.” diye beni teşvik ediyorlardı. Babamızdan dayak yiyorduk, yine gidiyorduk. Çevremizdeki arkadaşlar gidiyordu, gitmesek dışlanıyorduk. Çevre baskısı vardı. Erzincan’da okudum, iki görüş vardı: Sağ ve sol… O zaman ikisi çatışıyordu. Devrimcilerin yanında kendimizi bir şey sanıyorduk, yürüyüşümüz bile devrimci gibiydi. Onlar gibi olmaya çalışıyorduk. Veliler bunlara çocuklarını yem etmesin.
-Bu tecrübelerinizi anlattınız mı ona?
Defalarca anlattım. Bu sefer dönek, liboş oldum.
-Neler okuyor? Onu çeken ne?
Takip ettiği Yürüyüş diye bir dergi var, baktım, liselere kamp kuralım, liselileri kazanalım, diye yazılar dikkatimi çekti. Oğlum hep alıyordu. Derginin adı başkaymış, dava açılınca hemen derginin adını değiştiriyorlar, aynı şekilde dernek de öyle.
13-14 yaşında çocuklar protestolara katılıyor. Kız çocukları, erkek çocukları, öğrenci kıyafetleri içinde ağızlarında sigara, halay çekiyorlar; cazip gelecek etkinlikler yapıyor, kandırıyorlar. Marş söyletiyorlar, slogan attırıyorlar.
-Örgüt neden liselere el atıyor?
Yeni yapılanma adı altında yeni yeni öğrenciler kazanmak için çalışıyorlar. Liselere saldıracaklar. Lisedeki cahil çocuklara, ailevi problemleri olanlara çengel atacaklar. Oğlumun Erzincanlı olmasını kullanıyorlar, hemşehrilik damarından giriyorlar. Çocukları etkilemek için her şeyi kullanıyorlar.