20 Haziran 2012 Çarşamba

DDK'NIN ÖZAL RAPORU: ÖLÜMÜ SÜPHELİ

Devlet de Özal'ın ölümünü şüpheli buldu

28 Mayıs 2012 / İDRİS GÜRSOY
Turgut Özal’ın ölümünü araştıran Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun taslak raporuna Aksiyon ulaştı. Kurulun, ‘mezar açılması’ dâhil pek çok konuda talepte bulunması bekleniyor.
13 Nisan 1993, akşam vakti. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Türkmenistan gezisinde gazetecilerle birlikte. Temaslarını değerlendiriyor. Aniden fenalaşıyor. Gazetecilerin ifadesi ile mosmor kesiliyor. Cumhurbaşkanı sözcüsü Kaya Toperi, aniden ayağa kalkıp koluna giriyor. Özal’ı âdeta sürükleyerek odadan çıkarırken gazetecilere de “Toplantı bitti arkadaşlar.” diyor. Sonraki durak olan Azerbaycan’daki iki günlük program, bir güne indiriliyor.
Ankara’ya dönüşte, Özal’daki yorgunluğu herkes fark ediyor. Cumhurbaşkanı, dinlenmek için, 16 Nisan akşamındaki programını iptal ediyor. Ancak Bulgaristan Büyükelçiliği’nde Bulgar bir ressamın resepsiyonuna katılması için ısrar ediliyor. Özal birkaç kez reddetmesine rağmen ısrara daha fazla dayanamayıp hazırlanıyor. Resepsiyonda limonata (veya portakal suyu) ikram ediliyor. Gece geç saatte Köşk’e dönüyor.
17 Nisan sabahı uyandıktan sonra hâlâ sebebi bilinmeyen bir şekilde hayatını kaybediyor. Milyonlarca insanın ‘dindar, sivil ve demokrat cumhurbaşkanı’ diye cenaze törenine katılıp gözyaşı döktüğü Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili cevabı verilemeyen sorular aradan geçen 17 yıla rağmen azalmadı, aksine arttı. Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’nın başlattığı soruşturma derinleşerek sürüyor. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) da raporunu tamamlayarak Abdullah Gül’e sundu. Kurul, en yakın daireden en uzak daireye kadar çok sayıda kişinin tanıklığına başvurdu. Resmî belgeler gözden geçirildi. Seyahat kayıtları, sağlık raporları titizlikle incelendi.Bazı belgelere ise ulaşılamadı.
Özal’ın yurtdışı seyahati, Bulgaristan Büyükelçiliği’ne götürülmesi ve özellikle de Çankaya’daki ilk müdahaleden mezara gömülmesine kadar geçen süredeki olaylar mercek altına alındı. DDK raporu, Özal’ın ölümü için ‘suikasttir’ diyemedi ancak pek çok soruya da cevap bulunamadı. Mesela, Özal’ın otopsisi neden yapılmadı? Semra Özal’ın izin vermediği iddia edilse de şüpheli durumlarda, hele söz konusu bir cumhurbaşkanı ise, otopsi için yakınların rıza ya da talebi aranmıyor. Kan, doku ve kıl gibi örnekler niçin alınmadı? Alındığı söylenen kan örneği neden güvenli bir ortamda saklanmadı? Özal’ın vefat ettiği sabah Köşk’te doktoru yoktu. Cumhurbaşkanının sağlığını koruma görevi kimindi? Neden doktor, hemşire ve sağlık görevlileri yoktu? Onlara kim tarafından izin verildi? Cumhurbaşkanı neden ambulansla değil de üçüncü vitese geçmeyen, içinde tek bir tıbbi malzeme olmayan hasta taşıma aracıyla taşındı? Niçin Hacettepe’ye götürüldü? Özal’ın ölüm sebebi ve şekli hâlâ bilinmiyor. Özal’ın ölümü ile ilgili soruşturmada DDK’nın üzerinde durduğu noktalar şöyle:
Vefatından bir gün önce Bulgaristan Büyükelçiliği’ndeki kokteyle katılıyor. Yorgun olmasına ve istememesine rağmen davete zorla götürülüyor. Özal’ın elçiliğe gelirken görüntüleri izlendi. Elçiliğe doğru yokuş yukarı yürüyor. Neden izin verildi?
Kokteylde limonata aldığı görüntülerden tespit edilmiş. Ancak limonatayı veren kişi teşhis edilemiyor. Limonata mı, portakal suyu mu içti? İkramı yapan kişi kimdi?
Fotoğraflar ve filmler incelendiğinde kokteyle davet edilenlerden pek çoğu bilinmiyor. Çok sayıda bilinmeyen kişi cumhurbaşkanının davetli olduğu resepsiyona nasıl girebildi? Güvenlik zaafının sorumlusu kim?
Köşk’teki garsonlar konuşmuyor ve aynı şeyleri söylüyorlar. Köşk’e ketum kişiler alınıyor. Sonraki araştırmada bunların seçiminde dikkat gösterilmediği anlaşılıyor. Bazılarının daha önce başka büyükelçiliklerde çalıştıkları ve borcu olduğu da ortaya çıkarılıyor. Garsonları kim seçti?
Özal’ı hastaneye taşıyan araç bir ambulans değil, hasta taşıma aracıydı. Hiçbir tıbbi teçhizat yoktu. 1967 model bir Mercedes’ti ve üçüncü vitese geçmiyordu. Neden tam teşekküllü bir ambulans yoktu? Köşk’ün ambulans talebine Başbakanlık neden olumsuz cevap verdi?
Özal, GATA’ya doğru yola çıktı ancak Hacattepe’ye götürüldü. Cumartesi sabahıydı ve trafik yoktu. Durumu acil olan bir kalp hastası acilen en yakın hastaneye götürülecekse, yol üzerinde Numune, Yüksek İhtisas ve Ankara Tıp Fakültesi vardı. Özellikle kalp cerrahisinde en gelişmiş hastane Yüksek İhtisas’tı. Neden Hacattepe seçildi? Bu durumdaki hasta için 5 dakikanın bile önemi vardır. Hacattepe’ye geldiğinde nefes almıyordu. Nasıl ve kim karar verdi?
GATA’ya, o sabah sağlık kontrolüne gideceği bilgisi verilmişti. Sağlık kontrolü rutin miydi?
Ölüm belgelerinin tamamında bir doktorun imzası var. ‘Doku örneği alalım’ diyen doktorlara rağmen imzası olan doktor neden doku örneği aldırmadı? Bazı doktorların demek ki bir şüphesi var. Şüphe neydi?
Ceset bozulmadan mikrobiyopsi ile istenen bir organdan da parça alınabilirdi. Neden alınmadı?
Özal’ın doktoru Cengiz Aslan ‘Otopsiyi aile istemedi’ diyor. Aile ise bunu reddediyor. Kanunlara göre, şüpheli ani bir ölüm varsa, aile iznine de gerek yok. Otopsi şüphesi olan durumlarda, doktor savcılığa haber verir, savcılık ailesinin rızasını istemeden otopsi yapılmasını ister. Neden bu yol takip edilmedi?
Kan örneği alındı deniyor, sonra bu örnek kayboluyor. Nasıl kayboldu?
Mezara nasıl gömüldüğü belli değil. ‘Tabutla gömüldü’ diyenler var ancak görüntülerde tabut mezardan çıkarılıyor. Neden şüpheler gündeme gelir gelmez ceset çıkarılıp otopsi yapılmadı?
Köşk günlüğü yok, ne olup bittiği bilinmiyor. Celal Bayar döneminde Köşk’ün seyir defteri varmış. Sonraki dönemde bu uygulamadan vazgeçilmiş. Köşk’ün hafızasına ne oldu?
Özal’ın sağlık kontrolleri özel bir hastanede yapılıyor. Cumhurbaşkanı neden devlet hastanesinde ve sıkı güvenlik tedbirleri altında bu kontrolleri yaptırmadı?
Özal’ın kalp ve prostat ameliyatı olduğu Amerika’daki hastaneden sağlık raporları getirildi ve incelendi. Ancak GATA’da hiçbir kayıt yok. Cumhurbaşkanı’nın sağlık dosyası GATA’da neden tutulmadı?
Özal’ın ölümünün ardından, hastanede, ölüm haberinin açıklanıp açıklanmayacağı tartışma konusu oldu. Bazı yetkililer açıklama için dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in beklenmesi için neden ısrar ettiler?
Devlet Denetleme Kurulu, Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopter kazasında olduğu gibi bir rapor hazırlayıp Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sunacak. DDK’nın ölüm sebebini bulabilmek için ‘mezar açılması’ dâhil pek çok konuda talepte bulunması bekleniyor. Savcılık kendi soruşturmasına bu raporu ekleyerek ölümle ilgili şüpheleri aydınlatmaya ve sorumluları adaletin önüne çıkarmaya çalışacak. Soruşturmada gözler, Köşk’ün işleyişinden sorumlu isimlere bir kere daha çevrilecek. Turgut Özal’ın basın sözcüsü Kaya Toperi, başyeveri Aslan Güner’di. Hasan Iğsız da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Komutanı’ydı. 1993’te tuğgeneralliğe terfi etti.
DDK’nın araştırması, soruları çoğalttı!
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, Muhsin Yazıcıoğlu’ndan sonra, 17 Nisan 1993’te vefat eden Turgut Özal’ın ölümünü de mercek altına aldı. Şüpheli noktaların aydınlatılması için kurulan heyetteki tıp uzmanları, Özal’ın bir kalp krizi mi yoksa uzun süreli kimyasallara bağlı zehirlenme veya bir başka suni yöntemin uygulanması sonucu mu öldüğünü araştırdı. Turgut Özal’ın son günleri incelendi. Kullandığı ilaçların listesi çıkarıldı. Günün hangi saatlerinde, hangi sıklıkta aldığı; bu ilaçların teşhisi konulmuş rahatsızlıklara uygun olup olmadığı; beslenme programıyla uyum ve etkileşimi araştırıldı. Özal’ın Houston’da geçirdiği by-pass ameliyatı da dâhil bütün sağlık raporları, tetkik ve tahlilleri bir araya getirildi. Özal’ın vefat ettiği 17 Nisan 1993 gününün ‘nasıl aktığı’ dakika dakika simüle edildi. O sırada yanında kimlerin olduğu, Köşk’te o sırada görev yapan ve izinli olan personel, hastaneye götürülürken yanındakiler, Hacettepe’de karşılayan, müdahale eden ekip, daha sonra götürüldüğü GATA ekibi tek tek listelendi. Başta doktorları ve güvenliğinden sorumlu kişiler olmak üzere herkesle görüşüldü. DDK, Özal’ın öldüğü gün Köşk’te doktor ve hemşirenin izinli olması, ambulansın çalıştırılamaması, müdahale ve sağlık yardım setinin olmaması, vefatından sonra kan örneğinin bulunamaması gibi bir dizi şüpheli durumu not etti. Ölümünden bir gün önce sergi açtığı sanat galerisinde kendisine ikram edilen limon suyuyla ilgili iddialar, iki gün öncesinde döndüğü Orta Asya gezisindeki beslenme programı da mercek altına alındı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da 1988’deki suikast girişimiyle ilgili bağlantıları araştırıyor. Savcılar çok sayıda kişinin ifadesine başvurdu.
Korkut Özal: Köşk’e
uzanan tertip var
Türkiye’de bugün gizli teşkilat ortaya çıkarılıyor. Ergenekon adı altında, Menderes’i de Özal’ı da öldürenler o grupların kontrolündedir. Turgut Bey’i de Ergenekon’un zehirlediği artık bir kanı hâlindedir. Doktor ve hemşirelerin o gün izinli olması dikkat çekici. Köşk’teki işleyişi bilmiyorum. Açık kalp ameliyatı geçirmiş, rahatsızlığı bilinen bir cumhurbaşkanının köşkünde doktorun bulunmaması ilginç. Bunların araştırılması lazım. Turgut Bey’in ölümüyle de Türkiye’de öyle şeyler değişti ki bir çağ kapandı, bir çağ açıldı. O öldükten sonra Türkiye batağa gitti. Eğer cumhurbaşkanlığında kalsaydı bugün Anayasa Mahkemesi’nin yapısı farklı olabilirdi. Turgut Bey’e 1988’de suikast yapıldı. Kimden olduğunu biliyordu, bana isim bile verdi. Ama dedi ki “Bunu burada kapatalım.” Ben o ismi yıllar sonra DGM’ye bildirdim. Bu isim oradan medyaya sızdırıldı. Turgut Bey’in ölümünde öyle boşluklar var ki ölümü iyi incelenirse, Amerika’da Başkan Nixon’ın istifasıyla neticelenen Watergate gibi bir skandal çıkar ortaya. Gerçek olan ölümünün normal olmadığıdır. Çok açık, kardeşimi zehirlediler. Evet, ağabeyimin ölümünde tertip vardı. Bu da araştırılmalı. Birini Köşk’e sokup ağabeyimi öldürdüler. Köşk’teki doktor ve hemşirelere o gün kim izin verdi? Araştırılmalı. Köşk’e kadar uzanan bir organizasyon var. Kalp krizi geçirince müdahale edilmiyor ya da ettirilmiyor. Kendi hâline bırakılıyor. Âdeta ölmesi bekleniyor. Bu da Köşk’ün içine kadar girmiş bir organizasyonu işaret ediyor. Emniyetin ve istihbaratın içinden bilinen kimseler bu işin içindedir diye düşünüyorum. Burası Cumhurbaşkanlığı Köşkü olduğuna göre, doktorun ve hemşirelerin çalışma günü ile ilgili bir kuralın olması lazım. Doktor ve hemşirelere kim izin verdi. Bunun araştırılması gerekiyor. Emniyetin ve istihbaratın içinden bilinen kimseler bu işin içindedir diye düşünüyorum. Bunlardan ibaret de değildir. Daha geniş bir mekanizma da var arkasında, bunları kullananlar da var. Eğer bu bütünüyle araştırılırsa ortaya çıkacak gerçekler Türkiye’nin güçlü bir ülke olmasının altyapısını oluşturur. (Kaynak: Devlet Sırrı, Korkut Özal)