6 Mart 2012 Salı

Ergenekon ve Balyoz’un ana rahmi 28 Şubat

27 Şubat 2012 / İDRİS GÜRSOY
yanındaki isimlerden biri olan ve geçen günlerde postmodern darbeyle ilgili suç duyurusunda bulunan Şeref Malkoç, tehlikenin daha geçmediğini söylüyor.

Şeref Malkoç, hukukçu. Eski Trabzon milletvekili. 28 Şubat sürecinde Başbakan Necmettin Erbakan’ın yanındaki isimlerden biriydi. Refah’ı kapatma davasında partisini savunmakla görevliydi. Refah-Yol Hükümeti düşürüldü, Refah Partisi kapatıldı, Erbakan’a siyaset yasağı geldi. 1997’den bu yana tam 15 yıl geçti. Malkoç geçen günlerde elinde bir dosyayla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kapısını çaldı. Has Parti Genel Başkan Yardımcısı, dönemin milletvekili ve avukat sıfatı ile Çevik Bir’den Osman Özbek’e, Kemal Gürüz’den Bayram Meral’e kadar birtakım asker ve siviller hakkında suç duyurusunda bulundu. Bu kişilerin anayasal olarak TBMM’de güvenoyu almış meşru bir hükümeti cebren düşürmekle yargılanmalarını istedi. Malkoç, cuntanın sivil uzantılarına da dikkat çekti.




Peki, 28 Şubat’ta ne oldu? Süreç sona erdi mi? Ergenekon, Balyoz ve İnternet Andıcı’nın 28 Şubat’la ilişkisi var mıydı? Şeref Malkoç, “Bugün süren davaların ana rahmi 28 Şubat’tır.” diyor. Birlikte uzun yıllar siyaset yaptığı Millî Görüş’ün önemli ismi Oğuzhan Asiltürk’ün “Ergenekon ile TSK’daki ABD karşıtı subaylar tasfiye ediliyor.” sözünün doğru olmadığını belirtiyor. Malkoç, şoke edici bir iddiada da bulunuyor: “28 Şubat’ta Süleyman Demirel, asker kanadı ile anlaşarak ordudan darbecilerin tasfiyesini önledi.” Malkoç’un açıklamaları, 28 Şubat’ın bitmediğini göstermesi açısından dikkate değer.



-İnternet andıcı davasında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve diğer sanıklar AK Parti hükümetine karşı kara propaganda yapmakla suçlanıyor. 28 Şubat sürecinde benzer bir psikolojik harekâta Refah Partisi maruz kalmıştı. AK Parti’ye açılan kapatma davası ile birlikte düşündüğümüzde 28 Şubat sürecinin devam ettiğini düşünüyor musunuz?



Balyoz , Ergenekon ve İnternet Andıcı denilen şeylerin ana rahmi 28 Şubat’tır. Genelkurmay’daki yapılanmalar, siteler o zamandan kuruldu. İllegal yapı 28 Şubat’ta oluşturuldu.



-Aktörler aynı mı?



Ergenekon sanığı Yalçın Küçük’ün iki kitabı var. O kitapta ne yazıyorsa Refah Partisi’ni kapatma davasında iddianameye kondu. Küçük’ün Refah’la ilgili yazılarını başsavcılığın iddianamesinde gördük. Önceden yazdırılmış bunlar.



-Sadece Küçük mü?



Ergün Poyraz’a da “Musa’nın Çocukları” kitabını yazdırdılar. Ona bir de dernek kurdurdular. Biz bunu araştırdık, Refah Partisi ile ilgili konuşma kasetlerini hazırlıyorlar, Poyraz’a veriyorlar, o da getirip dönemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’a veriyor. Biz ‘Nereden geliyor bunlar?’ diye sorduğumuzda Poyraz ‘Bana yardım ediyorlar’ dedi. Poyraz’ın bu kasetleri bulması, bu kitapları yazması mümkün değil.



-Nereden yardım alıyor?



İlişki içinde olduğu illegal yapıdan. İddianamede delil klasörleri arasında yine gazete kupürleri vardı. O yapı yalan haber üretip gazetelere servis ediyordu. Hatta bir gazetede ayakta bevletme ve kadın eli sıkma ile ilgili bir makale yayımlanmış. Bunu almış iddianameye aynen koymuşlar. Bir vilayete gittim, partili, ‘Neden kapattılar bizi? Ayakta bevletmediğimiz için mi?’ diye soruyor. Vatandaşın algısı da buydu.



-Gazetelere nasıl servis ediyorlar?



İlişki içinde oldukları gazeteciler var. Bunlar burada, mutfakta hazırlıyorlar, İstanbul’dakilere servis yapıyorlar. Sincan’da bir gazete tankları görüntüleyememiş, bir daha gösteri yapıyorlar. Gazetelerle bu derece ilişki kurulmuştu.



-AK Parti ile ilgili süreç de aynı mı?



Genelkurmay’da bir yapı oluştu, Batı Çalışma Grubu (BÇG) olarak basına yansıdı. Biz “Bu illegal!” deyince, “İller İdaresi Kanunu 4. Madde’ye göre kurduk.” dediler. Fişlemeler yapıyorlar, izleme yapıyorlar. Bunun basın ve sivil toplum örgütleri ve yargı ayağını oluşturdular. BÇG bunları çağırıp brifingler verdi. Aynı mihraklar daha sonra Fethullah Gülen’i de benzer bir planla hedefe koydular. 2002’den sonra hedef AK Parti ve yine Gülen oldu. AK Parti’ye kapatma davası açıldı. Deliller nereden? Gazete haberleri alınıyor. Kitaplar yazdırılıyor. Bunların kaynağı kim? Karargâhın hazırladığı internet siteleri… Bir subay başbakana selam duruyor, arkasından Genelkurmay’a gidip onu hedef alan yalan haberler hazırlıyor. Bu doğru değil. Hiçbir kamu görevlisi bu vatanı kanunlarda yazdığından daha az veya fazla sevemez. Devleti kanunlarda yazılanlardan fazla sevmeye kalkınca bu sefer kirli işlere giriyorlar, ‘Bunu devlet için yaptık’ diyorlar.



-BÇG lağvediliyor ama…



Cumhuriyetçi Çalışma Grubu kurdular. Komutanlar değişiyor, anlayışları farklı olsa da yeni gelenler, başka çalışma grupları ve planlarla aynı geleneği sürdürüyorlar.



-Bu, ordunun görevidir diyenler var.



Bu faaliyetler, o dönemde yürürlülükte olan (2005’te kaldırıldı) 145-146’ya göre idam suçudur. Şu anda da 311-312’de aynı hükümler var. Burada iki şey önemli: TSK’nın içinde illegal yapılanmaların oluşması. İkincisi, bunların kendi görevlerinin dışındaki işlerle uğraşmaları. ‘Ben milletin verdiği oyları, milletin seçtiği partiyi beğenmiyorum, yıkacağım’ diyor.



-Nasıl?



Güven Erkaya, Batı Çalışma Grubu ile ayrı bir grup oluşturdu. Bunlar silahlı kuvvetler içinde bu işe sıcak bakmayan, anayasaya aykırı işlere karşı kişileri tahrik için değişik operasyonlara girdiler. Fadime Şahin, Ali Kalkancı, Müslim Gürbüz gibi kişiler üzerinden aslında TSK’yı darbeye ikna etmek istediler. Toplum da tahrik edildi, her gün gazetelerde yalan haberler yayımlatıldı.



-Refah’ın kapatılmasını asker mi istedi?



Genelkurmay Başkanlığı’ndan Anayasa Mahkemesi’ne gönderilen bir dosya vardı. Refah davalı, ben de mahkemede takip ediyorum. Dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gittiğine dair üst yazıyı gördüm ama dosyayı bana göstermediler. Çevik Bir imzalı yazıydı. Genelkurmay’da Refah’la ilgili dosya tutuyorlar. Yazıda Refah’ın kapatılmasına dair deliller ve ne kadar tehlikeli bir parti olduğuna dair cümleler vardı.



-Sonuçta kararı hâkimler vermedi mi?



Hâkim ve savcılar brifinge çağrıldı. Askerî araçlarla birerli kolda Genelkurmay’ın salonunda film izletildi. Türk hukuk tarihinin yüzkarasıdır bunlar. Kapatma kararları, Yargıtay’ın onamaları, Danıştay’ın verdiği kararlar hep bu dönemde çıktı.



-Cuntanın sivil uzantıları kimlerdi?



Uzantılar belli. Devletin içinde MİT ve Genelkurmay içindeki bir grubun işbirliği ile bu operasyon yapılıyor. Sivil uzantılar kullanılıyor. Kalkancı, Gündüz ve Şahin gibi kişiler bu iş için eğitilmişler.



-28 Şubat’ın bir numarası kim? Süleyman Demirel savunuyor süreci?



Demirel askerlere karşı hep çekingen durmuştur. Demirel, kim güçlü ise, rüzgâr nereden eserse o tarafa meyleder. 12 Mart’ta Meclis’te çoğunluğa sahip, şapkasını alıp gidiyor. Demirel’in siyaset anlayışında bu var.



-Demirel dava konusu olabilir mi?



Suç duyurusunda bulunmak isteyenler var ama anayasada ‘Cumhurbaşkanı ancak vatana ihanet suçundan yargılanır’ hükmü bulunuyor. Demirel’e millet kendi vicdanında müeyyidesini koymuştur.



-Ya Erbakan? Neden gereğini yapmadı?



Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu bir çalışma yaptı, askerde ne kadar illegal çalışma varsa Erbakan’ın önüne koydu. Erbakan da bunu Demirel’e verdi. Demirel işin içinde. Aldı belgeyi, Genelkurmay Başkanı’nı çağırdı. Kendi siyasi hırsı için askerlerle birlikte oldu ve o belgelerle bir bakıma askerleri yönlendirmek istedi.



-Erbakan’ın bir planı yok muydu?



Yapmak istediği şey, bu işe karışmış askerleri tasfiye etmekti. Kararname hazırlanıyordu. Asker içinde bu işe karşı olanlar da vardı. Cuntacılar müthiş bir telaşa kapıldılar. Belgeleri yok ettiler ama aslı sivillerin eline geçmişti. Orada da Demirel imdatlarına yetişti. Tasfiye edilseler böyle olmazdı. Demirel, 28 Şubat’ın BÇG’si ile anlaşmasaydı tasfiye olacak ve yargılanacaklardı.



-O gün yapılamayan bugün yapılıyor diyebilir miyiz?



Evet, bugün o gün yapılamayan tasfiye yapılıyor, normal süreç işliyor. Ama herkesin bu işe sahip çıkması lazım. Yargı bu yükün altından tek başına kalkamaz. Yargılama yapanlara şu anda ne tür tehditler yapılıyor görüyoruz.



-28 Şubat’a maruz kalmış Oğuzhan Asiltürk gibi bazı siyasiler Ergenekon davalarında tutuklanan subaylar için ‘ABD karşıtı subaylar tasfiye ediliyor’ diyor. Katılıyor musunuz?



Bir asker, hiyerarşinin dışına çıkıyor ve suç işliyorsa neci olduğuna bakılmaz. İnternet andıcını hazırlayanlar suç işliyor mu, işlemiyor mu? Amerikancı subaylar tarifi de yanlış. TSK, NATO ordusu değil mi? NATO’nun amiral gemisi ABD değil mi? TSK zaten NATO’nun çizgisinde bir ordu. Bu operasyonlarda ‘ABD karşıtları tasfiye ediliyor’ sözü doğru bir söz değil. TSK’da suça bulaşmış olanlar tasfiye ediliyor. ABD’nin askerler üzerinde olduğu gibi siyasiler ve gazeteciler üzerinde de etkisi vardı. 28 Şubat’ta da ABD parmağı var. Bunu biz haykırıyorduk. Şimdi suç işliyor, Balyoz darbe planını hazırlıyorlar, sonra ‘biz yerliyiz, ABD karşıtı olduğumuz için tasfiye ediliyoruz’ diye kendilerini savunuyorlar, bu ucuz iştir.



-Ergenekon ve derin yapılarla bazı partilerin kardeşliği de var. CHP, Silivri’de çadır kuruyor. Bir siyasi parti bunu neden yapar?



CHP’nin geleneğine bakarsan bunu yadırgamamak lâzım. CHP’kilerin hepsini itham etmeyelim; hukuku, demokrasiyi savunanlar var ama genlerinde, hücrelerinde darbe var. CHP bunu temizlerse iktidara alternatif olabilir, temizleyemediği için olamıyor.



-28 Şubat’ta başarılı olanlar, AK Parti’ye karşı Sarıkız, Ayışığı, Balyoz ve İnternet Andıcı gibi girişimlerde neden başarılı olamadılar?



Siyasi aritmetik 28 Şubat’ta zayıftı, 6 milletvekili ile siyasi iktidar değişebiliyordu. Siyasi irade güçlü olunca illegal faaliyette olanlar buna girişemezler. Bir de Özal’ın polise istihbarat toplama yetkisi vermesi planları bozdu. Bu değişiklik daha sonra Balyoz olsun, İnternet Andıcı olsun, polisin yaptığı çalışmalarla darbe girişimlerini ortaya çıkardı. 28 Şubat da fiilî askerî darbeye dönüşmediyse, Bülent Orakoğlu’nun topladığı belgeler sayesindedir.



-28 Şubat sadece Refah’a karşı mı yapıldı?



28 Şubat aslında görünürde Refah Partisi’ne karşı ama bu millete, anayasaya, siyasete, millî iradeye karşıydı. Siyasiler bunu kavrayabilse bu noktalara gelmezdi. 28 Şubat’ta bir de on binlerce insan var. Fişlenenler, ordudan ihraç edilen, üniversitelerden atılanlar, yeşil sermaye diye ambargo konanlar. Anadolu sermayesi tasfiye edilmek istendi. Bütün bunlar suçtur. Anayasa ve yasalar ihlal edilmiştir. Hele askerlerin yaptıkları idamla yargılanmayı gerektiren suçlardır. Bunlara yardım ve yataklık edenler de o suçun yardımcı unsuru, faili oluyorlar.



-Suç duyurusunda bulunmak için neden 15 yıl beklediniz?



İlk suç duyurusu bizimki değil. 10 yıldan fazla zaman geçti, her yıl suç duyurusunda bulunuldu.



-Savcılar niçin harekete geçmedi?



O da kamu görevlisi, o da devletten maaş alıyor ama kamu vicdanına aykırı, anayasaya aykırı davranışlar mutlaka mahkemelerde yankısını bulur. Bizim dilekçemiz daha derli toplu, siyasi olmaktan ziyade hukuki. Mufassal bir dilekçe, en derli toplusu, o açıdan yankı buldu. Bir de bireysel başvurular oldu, bizimki bir bakıma kurumsal, bu haksızlığa siyasi bir parti ilk defa müdahil oluyor. O dönem mağdur olanların hakkını dile getiriyor. Kimsenin işlediği suç yanına kâr kalmasın, bundan sonra Türkiye’de böyle şeyler olmasın istiyoruz.



-Omuz atmalar, küfürler var… Erbakan’a neden hakaret ettiler?



Milletvekiliydim. Bu işler aleniydi. Milletin oy vererek başbakan yaptığı insan gözden düşürülecek, ‘sizin oy verdiğiniz insan bu mu, bu hiçtir’ denilecek hakaretler yapıldı. Adam Artvin’de asker, kendisi ile alakası olmayan işlere giriyor. Millet, devlet geleneğinde olmayan bir şey yapıyor, başbakana hakaret ediyor. O dönemde suç duyurusu yapıldı ama Genelkurmay harekete geçmedi. Komutanların yargılanmaları ile ilgili bir prosedür var. Şimdi kanunlar değişti, sivil savcılar soruşturma yapıyor. Yine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ağza alınmayacak hakaret ediyor, küfürler ediyor, ‘Habis ur’ diyor, ‘Kan emiciler’ diyor. Savcının böyle bir şeye hakkı yok. Biz ceza davası açılsın dedik, Yargıtay Birinci Başkanlar Kurulu’nun izni gerekiyor, onlar da izni vermediler. Birinci Başkan Mehmet Uygun’du, toplandılar ‘Haklısınız ama yargılama yapamayız’ dediler. Askerin içindeki çete, yargıyı da, siyaseti de, medyayı da, iş dünyasını da etkiledi. Bu işin siyaset, sermaye ve medya ayağı vardır.



-Sivil uzantılarla ilgili yeterince bilgi belge var mı? Onlara neden dokunulamıyor?



Çok açık ortada, biz dilekçeyi vererek savcılık makamına intikal ettirdik, savcılık gerekeni yapacaktır. Çalışmalarımız sürüyor. Delil ve belge topluyoruz, bunları da savcılık makamına vereceğiz. Savcılık makamı da kendi çalışmasını yapacaktır. Siyasi uzantı, sermaye grupları kim varsa onlarla ilgili delilleri koyacağız. Her cümlenin arkasında delil olacak.



-Ne tür deliller koyacaksınız?



Bir kere dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak, televizyonlara çıkıp ‘Bu darbedir, postmodern bir darbedir’ diyor. Bundan daha büyük bir delil olabilir mi? Jandarma komutanlarından biri Mesut Yılmaz’a ‘Biz müdahale etmesek sen zor başbakan olurdun’ diyor. Bir de BÇG yapılanmasının aslı Emniyet’te, Cumhurbaşkanlığı’nda var. Hatta Genelkurmay’da da vardır. Savcılık bunları isteyecektir. H. Celal Güzel’e, bu illegal yapının belgelerini basın toplantıları ile deşifre etti diye hapis cezası verdiler. Mahkeme orijinal kayıtlarını isteyince bu sefer ‘yok’ dediler.



-Tanklar çıkmadan hükümet devrildi. Gazeteciler kullanıldı. Medya ile ilgili nasıl bir sonuç bekliyorsunuz?



O gün cuntayla işbirliği hâlinde olanlar vardı. Savcılık kim ne yapmışsa onları çağıracaktır. İllegal yapılanma, milletin iradesine karşı darbe yaptı. Basından, sermaye çevrelerinden ve STK’lardan yardım ve yataklık edenlere de hesap sorulacak. Adam ‘Beşli çeteydik’ kitabını yazıyor. Bir genel yayın yönetmeni ‘Bu sefer silahsız kuvvetler halletsin’ diye manşet attı. Kim verdi bu manşeti? ‘Gerekirse 4 milyon kişiyi öldürürüz’ diyor bir askerî yetkili. Kim bu askerî yetkili? Genelkurmay’a kimin çağrıldığı, kimin geldiği, telefon kayıtlarından, giriş-çıkışlardan bellidir. Bunun sonucunu hukuk söyleyecektir.



-Ergenekon davalarını etkilemeye yönelik yayınlar var. 28 Şubat soruşturması da akamete uğratılabilir mi?



2007’de yapılan seçimlere kadar AK Parti’ye karşı psikolojik harekât uygulanmıştır. 22 Temmuz’dan sonra psikolojik harekâtın ivmesi kırılmıştır. Cumhurbaşkanı ve anayasa referandumundan sonra süreç demokrasiden yana işlemeye başlamıştır. Ancak o odaklar hâlâ vardır ama eskisi kadar güçlü değildir. Fırsatını buldular mı aynısını yaparlar. Bu işi yapanlar, yönlendirenler varlığını sürdürüyor.



-Bazı siyasiler özgüven içinde. Siz de artık ‘Bitti bu iş’ diyor musunuz?



Şu andaki durum milletin demokrasiyi sevmesi, siyasi iradenin gücü karşısında illegal yapıların geri adım atmasıdır; ama bunların hukuken tasfiyesi henüz yapılmamıştır. Düşünebiliyor musunuz, 1960 darbesi ile kurulan kurumlar 12 Eylül’de daha güçlü hâle getirilmiş. O sistematik yapı devam ediyor. Bu kadar siyasi gücü elinde tutmuşken, 10 yıllık da iktidar tecrübesi varken AK Parti’ye düşen görev demokrasiyi kurumsallaştırmaktır. AK Parti’nin yapacağı daha çok şeyler var. AK Parti anayasa değişikliğini ciddiye almalıdır. MGK ve Askerî Şûra anayasal kurum olmaya devam ettikçe bu demokratikleşme süreci tamamlanmış olamaz. İllegal yapılar anayasadan istifade ettiler; siz suç işleyenleri yargılıyorsunuz ama bu bozuk yasal yapı aynen devam ediyor. Kurumların başındakileri değiştirerek düzelme olmaz, kurumları düzeltmek gerekiyor. Şu anda TSK içinde sayısını bilmediğimiz kadar ekip ve cunta heveslileri vardır. Yeni anayasa yapılmazsa süreç ters dönebilir. Hiç şüpheniz olmasın. Dış uzantılar da var ve hâlâ güçlüler. Fırsat bulsunlar ayağa kalkarlar. Bunu önlemenin yolu darbelerin hukuki yolunu kesmektir. Askerî okullardaki yetişme tarzı da değişmeli. Askerî okulların eğitimini yeniden sivil irade ile birlikte düzenlemek gerekiyor.





--------------------------------------------------------------------------------



28 Şubat’ın suç dosyası

Şeref Malkoç’un suç duyurusunda Çevik Bir, Doğu Aktulga, Erol Özkasnak, Teoman Koman, Ahmet Çörekçi, Güven Erkaya (öldü), İlhan Kılıç, Erdal Ceylanoğlu cürüm işlemek amacıyla örgüt kurmakla suçlanıyor. Kemal Gürüz, Refik Baydur, Rıdvan Budak, Derviş Günday, Fuat Miras, Bayram Meral ve Ertuğrul Özkök gibi bazı isimlerin de suç ve suçluyu övme, suça yardım ve yataklıkla yargılanması isteniyor. İşte dosyadaki diğer suçlamalar:



TSK kullanılarak 54. hükümet cebren düşürülmeye çalışıldı ve kısmen dahi olsa çalışamaz duruma getirildi.

Meşru hükümet, bazı medya organları aracılığıyla ‘Gerekirse silah kullanırız’ diye tehdit edildi.

‘Demokrasiye balans ayarı yapıyoruz’ diye açıkça görev dışına çıkılarak siyaset yapıldı.

Deniz Kuvvetleri’nde Batı Çalışma Grubu adı altında yasa dışı bir birim oluşturularak burada kamu görevlileri ve siviller fişlendi.

Yargı organları brifinge çağrılarak yargı etkilendi.

Abdullah Öcalan’ın ifadelerine eklemeler yapılarak bazı gazeteciler ve siyasetçilerle ilgili yalan haberler üretildi, hedef gösterildi.

Zırhlı birlikleri meskun mahalde yürüterek halkta infial oluşturdular, ellerindeki silahlı birliklerle meşru hükümeti tehdit ettiler, hükümeti cebren iş bırakmaya zorladılar.

Siyasi demeçlerle ordu içi disipline ve memuriyet meslek ve sıfatına aykırı davrandılar, açıkça siyaset yaparak disiplin suçunu defalarca işlediler.

Basın, iş dünyası ve akademik çevrelerle ilişkiye girerek meşru hükümet aleyhine kampanya yaptılar.

Yasalarda olmayan bir başörtüsü yasağı ile üniversitelerde eğitim ve öğretimi engellediler, binlerce öğrenciyi mağdur ettiler.

Halkın bir kısmını, ‘dindar’ olarak nitelenen kesimlere karşı alenen kışkırttılar

Hiç yorum yok: