6 Mayıs 2016 Cuma

Özal da ‘Paralel’ ilan edilir miydi?

YENİ HAYAT'TAKİ İLK YAZI, 23 NİSAN 2016
Geçen hafta 23. ölüm yıldönümünde rahmetle andığımız 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, demokrat ve özgürlükçü kimliğinin yanı sıra centilmen kişiliği ile de hafızalardan silinmedi. ‘Halkın cumhurbaşkanı’ unvanını kazanan Özal, din âlimlerine her zaman saygı gösterdi; Burdur’da gözaltına alınan Fethullah Gülen Hocaefendi’nin serbest bırakılması için gece yarısı bakanları topladı. Sürgündeki Menzil Şeyhi Muhammed Raşit Erol için de dönemin darbe lideri Kenan Evren’den ricacı oldu.
Yıl 1993, aylardan nisan, bir cumartesi sabahı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın hastaneye kaldırıldığı haberi geldi. Kısa süre sonra da vefat ettiği açıklandı. Cumhurbaşkanı tüm çabalara rağmen kurtarılamamıştı! O acılı günlerde ölüm sebebi üzerinde durulmadı. ‘Kalp krizi’ denilip geçiştirildi. Ancak sonraki yıllarda kuşkular arttı. 19 yıl sonra suikast soruşturmasında mezarı açılınca önemli bulgulara ulaşıldı. Naaşta dört çeşit zehir bulunmuştu. Ama özel mahkemeler kapatılınca bütün önemli davalar gibi Özal dosyası da rafa kaldırıldı.
ozal
Houston’da kalp ameliyatı olan Turgut Özal, kendisini ziyaret eden Fethullah Gülen’e, ‘bürokrasiye okulların önemini anlatamadığından’ yakınmıştı.
Özal, demokrasi tarihimizdeki en önemli devlet adamlarından biriydi. Hayatı boyunca düşünce, inanç ve teşebbüs özgürlüğünü savunmuş, devrim gibi icraatlara imza atmıştı. Düşünce özgürlüğünü sınırlayan TCK’daki 141, 142 ve 163. maddelerinin kaldırılması onlardan sadece biriydi. Vatandaşlıktan atılan Cem Karaca onun zamanında ülkeye dönebildi. Bugünkü sulh ceza hâkimlikleri gibi proje mahkemesi olan Yassıada Mahkemeleri’nin idam ettiği Adnan Menderes ve iki bakan için anıt mezar yaptırdı. Naaşlarını devlet töreni ile İstanbul’a naklettirdi. Yasaklara ve tabulara savaş açtı. Farklılıkları zenginlik olarak görüyordu. Cemaatlerin önündeki engelleri kaldırdı. Derin yapıların planlarına göğüs gerdi.
12 Eylül, bugünkü bir baskı dönemiydi. Adıyaman Menzil’e sık sık baskınlar düzenleniyordu. Nihayet burada ikamet eden Muhammed Raşit Erol, 1983 yılında Çanakkale’nin Gökçeada ilçesine sürgüne gönderildi. Çeşitli sağlık sorunları bulunan Erol Efendi’nin tedavisi de engelleniyordu. Başbakan Turgut Özal, Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e bir görüşmesinde Erol Efendi konusunu açtı. “Hasta, Ankara’ya sevk edilmesine izin verin.” dedi. Hatıralarında bu görüşmeyi anlattıktan sonra Evren, kendi kendine; “Özal’ın parti kurmasına müsaade etmekle acaba hata mı ettim?” diye soruyordu. Menzil Şeyhi Erol, Özal’ın girişimleri ile 1985’te Ankara’ya nakledildi. Burada 16 ay gözetim altında tutulduktan sonra tekrar Menzil’e döndü.
Gülen: ‘Turgut Bey’in centilmenliğini unutamam’
12 Eylül darbesinin bir başka hedefi Fethullah Gülen Hocaefendi’ydi. Hakkında arama olduğu gerekçesiyle 12 Ocak 1986’da Burdur’da yakalanan Gülen, uzun bir sorgulamadan sonra İzmir’e getirildi. Başbakan Özal durumu öğrenince hemen devreye girdi. Gülen, İzmir’de serbest bırakıldı. Hocaefendi, merhum Özal’ın nasıl yardıma koştuğunu, bir sohbetinde şöyle anlatır: “Bazen bir yerde bir saat kalma imkânını bile elde edemedim. Hep dolaştım durdum. Sizi böyle bir cendereden kurtarmanın ne demek olduğunu unutamazsınız. Burdur’da derdest ettiler, Turgut Bey’e haber gidince, gece bakanlarını çağırıyor ve problemi çözmek için devreye giriyor. Gece ikide mi, bir de mi kendisine haber verilince hemen kabineyi çağırıyor, bakanlara ‘Arkadaşlar, ruznamemizin tek maddesi var, o da Fethullah Hoca tutuklanmış, bu meseleyi çözmemiz lazım.’ diyor. Ben o sırada 24 saat ‘lan’ dinledim. ‘Lan yalan söylüyorsun, komünistlerden kötüsün…’ ‘Ulan seni konuştururuz! Öldürmesini de biliriz!’ diyorlar. Orada yakalanan bir arkadaşımıza da demişler; ‘Onu gebertecektik fakat kalabalıktı.’ Böyle bir durumda ben Turgut Bey’in o günkü o centilmenliğini unutamam.”
TÜRK OKULLARININ TEMİNATIYDI
Özal, 90’lı yılların başından itibaren Türk cumhuriyetlerinde açılan Türk okullarını heyecanla izliyor ve “Önümüze Allah bir kapı açmıştır. Bu büyük kapıdan giremezsek böyle fırsatlar 300-400 senede bir gelir.” diyordu. Houston’da kalp ameliyatı sonrası kendisini ziyaret eden Gülen’e, ‘bürokrasiye okulların önemini anlatamadığından’ yakınmıştı. Son anına kadar Gülen’in teşviki ile açılan Türk okulları için yabancı devlet başkanlarına mektuplar yazdı, referans oldu, ‘bunların teminatı benim’ dedi.
BÜTÜN REFORMLARDA İMZASI VAR
Bugün Türkiye, Batı standartlarına yaklaşan bir ülke ise, bütün bu gelişmelerin altyapısında Özal’ın imzası bulunuyor. Özel televizyon yayınları onun döneminde başladı. AHİM’e kişisel başvuru hakkı tanındı. TBMM’de İnsan Hakları Komisyonu kurdu. BM ve Avrupa Konseyi tarafından ayrı ayrı hazırlanan ‘İşkence, Kötü ve Aşağılayıcı Davranışlarla Mücadele Sözleşmesi’ni imzaladı. Ana dilde serbestçe konuşabilme hürriyetini sağladı. İlk defa Türkiye’de vakıf üniversitesi (Bilkent) onun döneminde açıldı. Devlet Planlama Teşkilatı’ndan cumhurbaşkanlığına kadar devletin zirve makamlarında bulundu. Yıllarca ekonominin tek patronuydu. Zenginleşmedi. Başbakanlığı döneminde yolsuzluk yapan bir bakanını, suçüstü yaptırdı ve Yüce Divan’a sevk ederek yargılanmasını sağladı.
‘AFAKİ ÖLÜM’ RAPORU VERİLDİ!
Derin yapılarla yıldızı hiç barışmayan Özal, 1988’deki suikast girişiminden küçük bir yarayla kurtulmuştu. 1993’te görevi başında ve aniden ölümü de her açıdan kuşkuluydu. 13 Haziran 2012’de Özal’ın ölümünü araştıran Devlet Denetleme Kurulu hazırladığı raporun bir kısmını kamuoyu ile paylaştı. Rapora göre, Özal’ın vücudundan kan, kıl gibi ölüm sebebini araştıracak numunelerin alınmaması ve hele kanında zehirlenme emaresi sayılabilecek maddeler tespit edilmesine rağmen otopsi yapılmaması akıl tutulmasının ötesinde izaha muhtaç olaylardı. Nitekim soruşturma derinleştirildi ve 19 yıl sonra mezarı açıldı. 12 Aralık 2012’de de Adli Tıp Kurumu’nun otopsi raporu savcılığa ulaştı; Özal’ın vücudunda 4 ayrı çeşit zehir bulunmuş, ancak ‘zehirlenmede’ görüş birliği sağlanamamıştı!
Kardeşi, eski içişleri bakanlarından Korkut Özal da ağabeyinin öldürüldüğüne inanıyordu.

Hiç yorum yok: