1 Ekim 2012 / İDRİS GÜRSOY
Darbeleri Araştırma Komisyonu, hazırlayacağı raporda, darbeye dayanak teşkil eden bütün yasaların temizlenmesini isteyecek. Komisyon sözcüsü İdris Şahin, “Aksi takdirde darbeye bile gerek yok!” diyor.
Türkiye, tarihinde ilk defa sivil mahkemeler eliyle darbe teşebbüsünü yargıladı. Balyoz darbe planını yapanlar hakkında verilen ağır hapis cezaları demokrasiye müdahale dönemlerinin geride kaldığı yorumlarına sebep oldu. Meclis’te kurulan Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun sözcüsü ve Çankırı Milletvekili İdris Şahin de Balyoz davasının açılabilmiş olmasının bile anlamlı olduğunu söylüyor; ancak ihtiyatlı yaklaşıyor. Ona göre mevcut yasal düzenlemeler devam ettiği müddetçe darbe teşebbüsleri yine olabilir. Türkiye’nin acilen darbe gerekçesi sayılan yasaları ortadan kaldırması gerekiyor. Hatta Şahin, iddiasını daha da ileri götürüyor: “Şu an itibari ile bu ülkedeki yasalar devam ettiği müddetçe darbe yapmaya gerek yok! İhtiyaç da yok!”
-Nasıl?
1982 Anayasası’ndan sonra öyle kurumlar kurulmuş ki almış oldukları kararlarla ister istemez siyasi iktidarı, hükümeti istediği gibi sıkıştırabiliyor, istediği noktaya getirebiliyor veya Millî Güvenlik Kurulu (MGK) da çıkan kararları, yasaları istediği şekilde uygulatabiliyor. Bunu yasal çerçeve içinde yapıyor.
Şahin, 28 Şubat sonrası ortaya konan birtakım yasal düzenlemeleri, MGK’nın hükümete müdahalesine en güzel ispat olarak gösteriyor: “Alınan kararları uygulamayan hükümetin istifaya zorlanmasına da bu kararlar sebep teşkil ediyor. Yoksa Necmettin Erbakan keyfinden bırakmıyor ki. Kendisi tamamen sıkışmış, bu düşünce ile bırakıyor. Şu andaki hükümet güçlü olabilir, MGK’da söz sahibi hükümet olabilir ama her zaman da aynı hükümet olmayacaktır. Yasal zeminin ortadan kaldırılması gerekir.”
-MGK, gücünü koruyor mu?
2001’de MGK’da yapılan bir değişiklik var: “MGK; millî devletin, millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili tavsiye kararları alır ve gerekli koordinasyonun sağlanması konularında görüş tespit eder. Tespit ettiği bu görüş, tedbir ve esaslar ile tavsiye kararlarını Bakanlar Kurulu’na bildirir ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir. Kurulun devletin bağımsızlığı, ülkenin birliği, bütünlüğü, toplumun güven ve huzuru konusunda alınmasını uygun gördüğü kararlar Bakanlar Kurulu’nca değerlendirilir.” Anayasanın 118. maddesinde bunlar net ifade ediliyor. Bunları yapabilecek bir güce sahip olduktan sonra asker kanadı için sorun yok.
-Siviller için sorun sürüyor mu?
Evet. Bugün güçlü bir hükümet var ama yarın değişebilir. Onlar için ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği ile toplumun huzur ve güvenliğinin korunması konusundaki tehditler sürekli olarak değişebiliyor. Bir dönem terör en öncelikli tehdit iken bir süre sonra irticayı en önemli tehdit hâline getirebilirler. Basın yayın araçları ve diğer araçlarla istedikleri gibi rahatça bir psikolojik algı meydana getirebilirler. Zaten toplumda ortaya çıkan sıkıntıların sebebi de bu.
-Darbe tehdidi hâlâ var mı diyorsunuz?
Elbette. Her ne kadar bu ülkede bir daha darbe olmaz diyorsak da fiilî darbe olmaz ama bu şekilde müdahaleler, bu yasal çerçeve ortadan kaldırılmadığı müddetçe olabilir.
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a darbe ve muhtıraları masaya yatırdı. Asker ve sivil tanıkları dinledi. Alt komisyonlara çeşitli kurumlardan gelen belgeler üzerine çalışması sürüyor. Yeni tanıklar da komisyona çağrıldı. Hüsamettin Cindoruk, Burhan Apaydın, Celil Gürkan, Sarp Kuray, Ali Kırca, Baskın Oran, Mete Tuncay, Mümtaz Soysal, Ferruh Bozbeyli, Cüneyt Arcayürek, Mahir Kaynak, Nülifer Bayar Gürsoy, Emine Naskali ve Organ Birgit de dinlenecek. Komisyonlar görevini tamamladığında bir rapor hazırlanarak Meclis’e sunulacak. Komisyon çalışmaları hakkında bilgi veren İdris Şahin, 28 Şubat soruşturmasını yürüten savcılarla da görüştüklerini açıklıyor: “Onların elindeki belgelerle bizdekileri karşılaştırıyoruz. Bütün mesele şu: Var olan bir hadiseyi konuşmaktan ziyade, bunu ortaya çıkaran sebepleri, darbe yapıldıktan sonraki etkilerini ve darbeye sebep olan yasal düzenlemeleri ortadan kaldırabilmek. Komisyonun görevi bu. Bir suçlu varsa onu yargılayacak biz değiliz. Bunu yapacak olan yargı. Ben şahsen Talim Terbiye Kurulu’na mutlaka tavsiyelerde bulunulabileceğini düşünüyorum. Anayasada bu yapıların ortadan kaldırılması için birtakım çalışmalar yapılabilir. Özellikle Millî Savunma Bakanlığı-Genelkurmay ilişkilerinde düzenlemeler yapılması lazım. Bunlardan ikisini gerçekleştirmiş olsak ülke için büyük şeyler yapmış oluruz.”
-Nasıl?
1982 Anayasası’ndan sonra öyle kurumlar kurulmuş ki almış oldukları kararlarla ister istemez siyasi iktidarı, hükümeti istediği gibi sıkıştırabiliyor, istediği noktaya getirebiliyor veya Millî Güvenlik Kurulu (MGK) da çıkan kararları, yasaları istediği şekilde uygulatabiliyor. Bunu yasal çerçeve içinde yapıyor.
Şahin, 28 Şubat sonrası ortaya konan birtakım yasal düzenlemeleri, MGK’nın hükümete müdahalesine en güzel ispat olarak gösteriyor: “Alınan kararları uygulamayan hükümetin istifaya zorlanmasına da bu kararlar sebep teşkil ediyor. Yoksa Necmettin Erbakan keyfinden bırakmıyor ki. Kendisi tamamen sıkışmış, bu düşünce ile bırakıyor. Şu andaki hükümet güçlü olabilir, MGK’da söz sahibi hükümet olabilir ama her zaman da aynı hükümet olmayacaktır. Yasal zeminin ortadan kaldırılması gerekir.”
-MGK, gücünü koruyor mu?
2001’de MGK’da yapılan bir değişiklik var: “MGK; millî devletin, millî güvenlik siyasetinin tayini, tespiti ve uygulanması ile ilgili tavsiye kararları alır ve gerekli koordinasyonun sağlanması konularında görüş tespit eder. Tespit ettiği bu görüş, tedbir ve esaslar ile tavsiye kararlarını Bakanlar Kurulu’na bildirir ve kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirir. Kurulun devletin bağımsızlığı, ülkenin birliği, bütünlüğü, toplumun güven ve huzuru konusunda alınmasını uygun gördüğü kararlar Bakanlar Kurulu’nca değerlendirilir.” Anayasanın 118. maddesinde bunlar net ifade ediliyor. Bunları yapabilecek bir güce sahip olduktan sonra asker kanadı için sorun yok.
-Siviller için sorun sürüyor mu?
Evet. Bugün güçlü bir hükümet var ama yarın değişebilir. Onlar için ülkenin bütünlüğü ve bölünmezliği ile toplumun huzur ve güvenliğinin korunması konusundaki tehditler sürekli olarak değişebiliyor. Bir dönem terör en öncelikli tehdit iken bir süre sonra irticayı en önemli tehdit hâline getirebilirler. Basın yayın araçları ve diğer araçlarla istedikleri gibi rahatça bir psikolojik algı meydana getirebilirler. Zaten toplumda ortaya çıkan sıkıntıların sebebi de bu.
-Darbe tehdidi hâlâ var mı diyorsunuz?
Elbette. Her ne kadar bu ülkede bir daha darbe olmaz diyorsak da fiilî darbe olmaz ama bu şekilde müdahaleler, bu yasal çerçeve ortadan kaldırılmadığı müddetçe olabilir.
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a darbe ve muhtıraları masaya yatırdı. Asker ve sivil tanıkları dinledi. Alt komisyonlara çeşitli kurumlardan gelen belgeler üzerine çalışması sürüyor. Yeni tanıklar da komisyona çağrıldı. Hüsamettin Cindoruk, Burhan Apaydın, Celil Gürkan, Sarp Kuray, Ali Kırca, Baskın Oran, Mete Tuncay, Mümtaz Soysal, Ferruh Bozbeyli, Cüneyt Arcayürek, Mahir Kaynak, Nülifer Bayar Gürsoy, Emine Naskali ve Organ Birgit de dinlenecek. Komisyonlar görevini tamamladığında bir rapor hazırlanarak Meclis’e sunulacak. Komisyon çalışmaları hakkında bilgi veren İdris Şahin, 28 Şubat soruşturmasını yürüten savcılarla da görüştüklerini açıklıyor: “Onların elindeki belgelerle bizdekileri karşılaştırıyoruz. Bütün mesele şu: Var olan bir hadiseyi konuşmaktan ziyade, bunu ortaya çıkaran sebepleri, darbe yapıldıktan sonraki etkilerini ve darbeye sebep olan yasal düzenlemeleri ortadan kaldırabilmek. Komisyonun görevi bu. Bir suçlu varsa onu yargılayacak biz değiliz. Bunu yapacak olan yargı. Ben şahsen Talim Terbiye Kurulu’na mutlaka tavsiyelerde bulunulabileceğini düşünüyorum. Anayasada bu yapıların ortadan kaldırılması için birtakım çalışmalar yapılabilir. Özellikle Millî Savunma Bakanlığı-Genelkurmay ilişkilerinde düzenlemeler yapılması lazım. Bunlardan ikisini gerçekleştirmiş olsak ülke için büyük şeyler yapmış oluruz.”