2 Nisan 2012 / İDRİS GÜRSOY , Aksiyon
‘Darbeler nasıl önlenebilir?’ başlıklı bir rapor hazırlayan AK Parti Milletvekili Prof. Dr. İdris Bal, demokrasinin hâlâ risk altında olduğunu söylüyor. Ona göre, tam demokrasi için tedbir imkânları henüz geçmiş değil.
Meclis’in genç milletvekillerinden, 1968 Kütahya doğumlu. Siyaset ve uluslararası ilişkiler profesörü. Amerika’dan Madagaskar’a pek çok ülkede araştırmalar yapmış. Yayımlanmış kitapları var. Başbakan Erdoğan’ın çeşitli konularla raporlar hazırlamasını istemesi üzerine çalışmalara başlıyor. ‘PKK, Kürt sorunu’, ‘Alevi meselesi’, ‘Arap Baharı ve bölgedeki yapısal sorunları’ raporlarını veriyor başbakana. Son hazırladığı raporu kamuoyuna da açıkladı. Bir yandan darbecilerle hesaplaşılırken diğer yandan yeni anayasa çalışmalarının sürdüğü kritik süreçte ‘Darbeler nasıl önlenebilir?’ başlıklı 14 sayfalık bir çalışma bu. Cumhurbaşkanına, başbakana ve ilgili kurumlara sundu. Prof. Dr. İdris Bal, önce sorunu teşhis ediyor. Tarihî sürece işaret ediyor. Sorunun devam etmesinin maliyetlerini sıralıyor. Vesayetin cunta dışı ayaklarını ortaya koyuyor. Tedavi ve çözüm için kullanılacak araçları sayıyor. Genelkurmay Başkanlığı’nın Millî Savunma Bakanlığı’na bağlanması, 35. maddenin kaldırılması, MGK’nın ve jandarmanın lağvedilmesi gibi somut teklifleri var. Prof. Bal’a göre, darbe zihniyeti bitmiş değil. Geri çekilmiş gibi görünüyorlar, bu da bir taktik. Tam hukuk devleti olacak adımlar atılmazsa her an geri dönebilirler. Meclis’teki odasında Darbeler Raporu ve Ergenekon davaları etrafında süren tartışmalarla ilgili sorularımızı cevaplayan Bal, iktidar, muhalefet ve toplumun bütün kesimlerine ‘demokratikleşme fırsatını kaçırmayalım’ çağrısı yapıyor. Cemaat tartışmalarının ise büyük bir oyun olduğunu söylüyor. ‘AK Parti diktatörlüğe gidiyor’ eleştirilerini maksatlı buluyor.
-Darbe sorununa nasıl bir teşhis koydunuz?
Bu, günümüzün meselesi değil. Osmanlı’dan, 17. yüzyıldan beri eli silah tutanların seçilmişlere bir itaatsizlik kültürü var. Sadece ordu ile sınırlı değil; bundan nemalanan üniversite, iş dünyası ve medya bunu destekliyor, övgüler yağdırıp ortam oluşturuyor. Osmanlı’nın yıkılmasının temel sebebi de darbelerdir.
-Cuntalarla birlikte sivil uzantılarına da dikkat çekiyorsunuz?
Ordunun içindeki illegal cuntacı kişilere operasyon şarttır. Yargıya taşınmalı, çürük elmalar ayıklanmalıdır. Bunu yaparken darbeyi alkışlayan, destekleyen, darbeye zemin hazırlayan siyasetçi, akademisyen, medya mensubu ve iş adamlarını da dikkate almak zorundayız. Aralarında çıkara ve ideolojiye dayalı bir işbirliği var.
-Darbe gerçeğini sanki bazıları sizin kadar ciddiye almıyor. Sebebi ne olabilir?
Belki bilgisizlik ve olayı iyi teşhis edememe olabilir. Bizim gibi bir ülkede en istikrarlı faaliyet darbeler olmuştur. 1960, 70, 80 diye devam ediyor. 28 Şubat ve planlar var. Fırsat bulsalar yapacaklar. Hâl böyle iken hâlâ bilgisizlik varsa buna ‘hayret’ demek lazım. Bir de darbeci zihniyetle çıkar birliği, dirsek teması olabilir. Demokratik bir ülkede isek, meşruiyetin kaynağı olarak halkı görüyorsak darbe girişimleri karşısında hassas olmalı ve önlemleri teşvik etmeliyiz. Hafife almayı meşru gösterecek sebep yok.
-Bazen geri adım atıyorlar, görece demokratik bir ülke havası yayılıyor. ‘Bu iş bitti’ denildiğinde yeniden karşımıza nasıl çıkıyorlar?
Darbeler sosyal ortamın, hukuk ve siyaset ortamının ürünüdür. Bu ortamı değiştirmeden bu neticeyi ortadan kaldıramazsınız. Bize büyük bir yalan söylenmiştir. ‘Bizim darbecilerimiz çok iyidir. Hemen sivil otoriteye iktidarı verirler’ demişlerdir. Şeklen doğru. Ama gerçekten mi çekiliyor? Gerçekten çekilmiyor, yıpranmamak için perdenin arkasına geçiyor. Anayasa ve yasalar, MGK ve başka kurumlarla ağabey rolü oynamaya devam ediyor. Kurt sisli havayı sever. Önce kaos oluşturuyor, sonra darbe yapıyor. Şimdi neden sol-sağ çatışması yok? Şu anda da darbeci zihniyete PKK, KCK lazım. Bu millî bir sorundur. Bedelleri herkese ödetti. Ülkeye yapılan en büyük kötülüktü. Bu yüzden darbe ile mücadele sadece AK Parti’nin işi değildir.
-Darbeci zihniyet, cuntacılar, tam demokrasiden neden korkuyor?
Tam demokrasi, aşağıladığı, küçük gördüğü insanların istediğinin olması demektir. Seçilenler hem iktidar olur hem muktedir.
-Hâlâ darbe ihtimali görüyor musunuz?
Ümit ve temennilerle gerçekleri karıştırmamak lazım. Her on yılda bir darbe yapıldı ise, en son darbeden sonra ‘bin yıl sürecek’ dendi ise, iddianamelerde 2002’den bu yana müdahalelerin hiç bitmediği görünüyorsa, ‘bu iş bitmiştir’ diyemeyiz, bu aymazlıktır. Her açıdan her kolu ile devam ediyor. Cuntacılar yargılanırken eğer medyada hâlâ darbeci zihniyet alkışlanıyorsa, üniversitede darbe dönemleri ballandırılarak anlatılıyorsa, iş çevresinde müdahaleleri alkışlayan zihniyet varsa ‘bir daha darbe olmaz’ demek vitrinlere oynamaktır. Tam tersine üzerine eğilmek gerekiyor. İşin panzehiri de demokrat, eğitimli, halkın değerlerine saygılı, çevresi ile barışık insan yetiştirmektir.
-Darbecilerden nasıl kurtulacağız?
Darbeciler çekip gitmedi. ‘Biz yargılanamayız’ diye maddeler koydular. Devlet teşkilatı ve yasalar üzerinde operasyonlar yaptılar. Yönetmeliklere kadar tam bir hukuk devleti olacağız. Askere, jandarmaya demokratik ülkelerde ne veriliyorsa biz de onu vereceğiz. İkinci sınıf demokratik yönetim anlayışını değiştireceğiz. ABD’de silahlı kuvvetlere ne rol veriliyorsa biz de o sorumluluk ve yetkiyi vereceğiz. Silahlı kuvvetlere iç siyasete müdahale imkânı verecek zerre kadar madde kalmayacak. Ordu dışarıdan gelecek tehditlere karşı görevlidir. Gerçekten Batıcı iseler işte test. Bunu kabul edecekler.
-Darbe zihniyetini savunanlar, demokratikleşme adımlarını ‘AK Parti kendi derin devlerini oluşturuyor’ diye eleştiriyor?
Bu, şu demektir: ‘Benim vesayetçi anlayışım, diktatörlüğüm bitiyor.’ Birinci sınıf demokrasilerde ne varsa biz onu istiyoruz. Onlar ne istiyor? Halkla barışık değiller, projeleri yok, iktidara gelemiyorlar, rahatsız oluyorlar, bu ve benzer iddialarla halkın seçtiklerini yıpratmak, başarısız kılmak istiyorlar. ‘İktidara gelemedim, başarısız oldum’ demiyor; ‘üst üste seçim kazanıyorsunuz, siz diktatörlüğe gidiyorsunuz’ diyor. Başbakan ‘üçüncü seferden sonra aday değilim’ dedi. Diktatörlüğe giden bunu söyler mi?
-DP aynı suçlamalarla karşılaştı. Hatalar da yaptı. Demokratikleşme kesintiye uğradı. AK Parti’nin avantajları var mı?
Demokrasi, hukuk devleti dediğinizde artık yalnız değilsiniz. Hukuk devletine inananlar bütün kurumlarda ve toplumun bütün kesimlerinde var.
-AK Parti’nin dezavantajı?
İktidarlar -bazen DP’de olmuştur, başka zamanlarda da olmuştur- kendilerini çok güçlü görebilir; bu farklı metodlara itebilir, daha yumuşak, yavaş yavaş reformlar yapılır şeklinde bir algı olabilir ya da böyle bir algıyı birileri pompalayabilir. Ama şunu unutmamak lazım; eğer hukuk reformları yapılmazsa, darbeci zihniyet, illegal yapılanma aynı heveslerinin peşine düşebilir. Süreç tamamlanmadıkça darbecilik zihniyeti bitmiş değildir. Tersine üniversitede, medyada çatlak sesler duyuyorsak, darbe planları deşifre ediliyorsa daha cesur olmak zorundayız. İtalya’da cumhurbaşkanına kadar gidildi. Bizde de sonuna kadar gidilmelidir. Demokrasilerde herkes hesap verebilir. Mesele Kenan Evren’in mahkûm edilmesi değil, darbeciliğin mahkûm edilmesidir. Darbecilik hukuk dışı, çok kötü bir fiildir diye zihinlere yerleşmelidir. Bugün güçlü bir iktidar var ama illegal yapılanmalar sizin zaaf anlarınızı kollar. Geri çekilmeleri taktik icabıdır. PKK yapmıyor mu? Bunlar taktiktir. Onların da kendilerine göre planları vardır.
-Davalar sürerken özel mahkemelerin kaldırılması gündeme geliyor?
Geri adımlar olursa veya ‘bu işin arkasında siyasi iradenin desteği yok’ mesajları verilirse bunlar illegal yapılara cesaret verir. Gaflet olur.
-‘Cemaat bu davaların arkasında’ iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cemaati hedef göstermek büyük bir kurnazlık ve dezenformasyondur. Cemaati hedefe koyarak bunun millî bir mevzu olmadığını göstermeye çalışıyorlar. Bu demokratikleşme mücadelemize en büyük tuzaktır. Kurnazca, sinsice bir plandır. Darbecilikle mücadele millî bir mevzudur. Alevi’nin, Sünni’nin, CHP’linin, MHP’linin meselesidir. Bedeli birlikte ödüyoruz. Hâl böyle iken vesayetçi zihniyet kurnazlığın peşinde. Bunu cemaate indirgeyerek küçümsüyor ve cemaatin kendi hesapları, çıkarları için bu planları hazırladığı gibi bir dezenformasyonu yapıyorlar. Toplumun bütün kurumları olarak bunun karşısında durmalıyız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder